PAKURD koordinasyonuyla hazırlanan 32 maddelik deprem raporu
PAKURD Genişletilmiş Divan Deprem ve Doğal Afetler Komisyonu tarafından, Maraş merkezli iki büyük deprem hakkında hazırlanan raporda, deprem bölgesinin coğrafi, siyasi ve demografik yapısına yönelik tespitlere ve ayrıca can kayıpları, yaşanan ihmaller ile alınması gereken önlemlere dikkat çekildi.
Raporda depremle ilgili tespitler ve alınması gereken önlemler 32 başlık altında şu şekilde sıralandı:
1- Depremin etkilediği 10 ilimizde konutların büyük çoğunluğunun zayıf zemin özelliklerine sahip verimli tarım arazilerine kurulduğu ve zemin sıvılaşması sebebiyle çok fazla yıkımın oluştuğu görülmüştür.
2- Jeoloji raporlarının sahada sondaj yapılmadan hazırlandığı görülmüş, şehir planlama süreçlerinde zemin-etüt raporlarının dikkate alınmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
3- 2000'li yıllara kadar hazır beton sektörü Türkiye'de yok denilecek kadar azdır. Bundan dolayı konutlarda kullanılan betonlar inşaat sahasında dökülerek el ile yerleştirilmiştir. Bu şekilde üretilen betonların dayanımı doğal olarak düşüktür. Aynı şekilde bu tarihlerde inşaat demiri olarak düz demir kullanılmıştır. Düz inşaat demiri deprem baskısı altında betondan nevürlü (betonun mukavemetini arttırmak için kullanılan çıkıntılı demir) demire kıyasla daha kolay sıyrılmaktadır. Yapıların büyük bir kısmında bu sorun gözlemlenmiştir.
4- İnşa edilmiş yapıların büyük bir kısmı imara uygun inşa edilmemiştir. Özellikle Diyarbekir'de çöken binalarda olduğu üzere imara uygun inşa edilen yapıların da daha sonra imara aykırı olarak tadilata uğradıkları, kolonların kesildiği görülmüştür.
5- İmara ve deprem yönetmeliğine uygun olarak inşa edilmemiş yapılar imar affı ile yasal hale getirilmiştir. Bu akla ziyan uygulama ilk defa 1984 yılında uygulanmış, sonraki 36 yıl içinde çok kez tekrar kanunlaştırılmış ve mevcut iktidar 9. kez imar affı ilan etmiştir. Son imar affı Haziran 2018 genel seçimlerinden önce çıkarılmıştır. İmar barışı adı altında, hiçbir mevzuata ve denetlemeye tabi olmadan yapılan yapılar bu af sırasında da denetlenmemiş ve yapı testleri yapılmadan kayıt altına alınmıştır. 2018'deki imar barışında 3 milyon 120 bin yapı imar affı kapsamında değerlendirilmiş- tir. Depremden etkilenen 10 ilde imar affına tabii olan yapı sayısı 295 bin civarında olup, bunların %43'ü depremden en çok etkilenen Maraş, Adıyaman, Hatay ve Malatya'da bulunmaktadır. Türk Devleti, rant alanına çevirdiği güvensiz yapıları, binlerce insanın mezarı haline getirmiştir.
6- Afet gibi olağanüstü durumlarda bölgeye müdahaleyi sağlayacak olan karayolu, demiryolu ve havayolu limanlarının fay zonu üzerinde konumlandırıldığı, tekniğe uygun yapılmadığı görülmüştür. Depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen kimi ana arter olmak üzere çoğu kırsal bölgelere ulaşımı sağlayan yolların düzeltilmediği görülmüştür.
7- Göçen binaların enkazlarından kolon kiriş birleşimlerinde gerekli donatı detaylarının uygulanmadığı, etriye aralıklarının seyrek ve etriye kancalarının 135 derece olması gerekirken 90 derece olduğu görülmüştür (Olması gereken . Ayrıca kolon demirlerinin üst kat filizlerini oluşturan boylarının gerektiğinden daha kısa olduğu, taşıyıcı elemanlarda donatıların yeteri kadar gönyelenmediği görülmüştür.)
8- Herhangi bir eğitim olmaksızın isteyen herkesin kolaylıkla müteahhit olabilmesi depreme karşı dayanıklı yapıların inşa edilmesini zorlaştırmıştır. 84 milyon nüfusluk Türkiye'de müteahhit sayısı 453.000 iken bu sayı aynı nüfuslu Almanya'da 3800'dür. 520 milyon nüfusa sahip 27 Avrupa Birliği üyesi ülkede ise toplamda 25.000 müteahhit bulunmaktadır.
9- Her şehre bir üniversite, her üniversiteye bir İnşaat Fakültesi'nin açılması çok düşük matematik ve fizik netleri ile İnşaat Mühendisliği bölümüne girmeyi sağladığı için son yıllarda İnşaat Mühendisliği eğitimini de kalitesizleştirmiştir. Özellikle Kürt illerinde çalışan bazı mühendislerin temel matematik bilgisine sahip olmadıkları tespit edilmiştir.
10- İnşaat mühendislerinin çoğu yerde kötü şartlarda çalışmak zorunda kaldığı, çok fazla inşaat mühendisinin olması sebebiyle işgücünün ucuzladığı ve mühendislerin diplomalarını kiraya verdiği görülmüştür.
11- Yapı denetim sisteminin kâr elde etmek endeksli olarak kurgulanması, gerekli denetimlerde kolaya kaçmayı beraberinde getirmiştir.
12- Güncel mevzuata göre her şantiye şefi / mimar ve mühendisler aynı anda beş inşaata bakabilmektedir (Önceki zamanlarda bu sayı daha fazladır). Böylece şantiye şefliğinin çoğu yerde kâğıt üzerinde kaldığı ve inşaat süreçlerinde teknik bilgi sahibi olmayan müteahhitlerin kafalarına göre kararlar aldığı veya mühendislerin üstlenicilerin baskısı altında kalarak çalıştığı, hiç gitmediği inşaatın belgelerini dahi imzaladıkları görülmüştür.
13- Deprem bölgesinden alınan örneklerde kalitesiz veya özelliğini yitirmiş malzemelerin çokça kullanıldığı görülmüştür. Özellikle son beş yılda yapılmış bazı binaların yıkılma sebepleri arasında öne çıkan bu durum ekonominin bozularak maliyetlerin hızla artmasından dolayı üstlenicilerin özelliğini yitirmiş demir ve betona yöneldiğini göstermektedir.
14- Kentsel dönüşüm süreçlerinin iyi yönetilmediği, yeterli kaynak ayrılmadığı, vatandaşların yeterli şekilde desteklenmediği ve müteahhitlerin insafına terk edilerek bir tür rant kapısı açıldığı görülmüştür.
15- Mevcut yasalara göre beton santrallerinde çalışan pompacıların herhangi bir sorumluğunun olmaması sebebiyle kolaylıkla beton harcına sonradan su veya katkı ilave edebildikleri, özelliğini yitirmiş beton veya harçları da kullandıkları görülmüştür.
16- Demir ve beton işlerinde teknik bilgisi yetersiz olan fakat sadece uzun yıllardır inşaatlarda çalıştıkları için pratikte iyi olan ustalar tarafından inşaatların yapıldığı ve bunun çeşitli teknik sorunları da beraberinde getirdiği görülmüştür.
17- Beton ve demir testlerini yapan laboratuvarların şeffaf olmadığı, başka inşaatlar için yapılmış testleri diğer inşaatlar için de kullanabildikleri görülmüştür.
18- Testlere tabi tutulan beton ve demirlerin test sonuçları çıkmadığı halde inşaatlara devam edilebildiği ve beton ve demir dayanımlarının düşük çıkan sonuçlara rağmen inşaatların yıkım kararının çıkmadığı, kararın çıktığı durumlarda bile bu tür sorunların bir rüşvet çarkının devreye girmesiyle çözüldüğü görülmüştür. Neticede sağlam olmayan yapılar tamamlanmış ve satışa sunularak felakete kapı aralanmıştır.
19- Mevcut imar planlarının yerel yönetimler ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın ortak olduğu bir biçimde rant odaklı olarak yapıldığı görülmüştür.
20- Yapı denetim, laboratuar ve şantiye şeflerinin ekonomik olarak müteahhitlerle ilişkide oldukları görülmüştür. Bu durum yapıların doğruluğunu, sağlamlığını ve denetimini doğrudan etkilediği için yeniden düzenlenmelidir.
21- Depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen depremzedelere çadır ve su gibi temel gıdaları dahi ulaştıramayan Türk devletinin yetkilileri bir milyondan fazla bağımsız yapının kontrolden geçirildiğini ve depreme dayanıklılığının raporlandığını beyan etmiştir. Orta veya az hasarlı olarak belirlenmiş bazı yapıların sonraki artçı sarsıntılarda yıkıldığı göz önüne alındığında bu işlemlerin gereğiyle yapılmadığı görülmüştür.
Bu durumda;
22- Ağır hasar alan 10 il başta olmak üzere derhal zemin etütleri yapılmalı ve zeminde sıvılaşma riski olan bölgeler belirlenmeli, bu bölgeler üzerine inşa edilmiş yapılar detaylı incelemelerden geçirilmelidir. Şehir merkezleri daha güvenli zeminlere taşınarak inşa edilmeli ve tarım alanlarından uzaklaşılmalıdır.
23- Kürdistan'ın ve dahi Türkiye'nin deprem ülkeleri olduğu gerçeğine uygun olarak yapılaşmaya dair tüm süreçler baştan tasarlanmalı imar barışı gibi uygulamalara son verilmeli ve bu tür düzenlemelerin teklif dahi edilmesi suç kapsamına alınmalıdır.
24- Projelendirme, ruhsatlandırma ve yapım aşamasındaki denetim mekanizmaları yeniden düzenlenmeli, yapı denetim firmalarının sadece üstlenici şirketlerin çıkarlarına hizmet etmesinin önüne geçilmelidir. Mevcut inşaat yapım sisteminin çarpıklığı göz önünde bulundurularak denetim yasası iptal edilmeli, denetlemenin kamu kurumları tarafından yapılması ve buna ek olarak kar amacı gütmeyen Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile üniversitelerin ilgili bölümleri sürece dahil edilmelidir.
25- Kentsel Dönüşüm Yasası yeniden değerlendirilmeli, yasa vatandaşların herhangi bir hak kaybına uğramadan ve mağdur edilmeden sağlıklı yapılara kavuşması için iyileştirilmelidir.
26- İmar Yasası belirtilen bu hususlar çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir.
27- Üniversitelerin ilgili bölümlerinin eğitim kalitesi arttırılmalı. Kaba inşaat işçiliği dahil olmak üzere eğitim programları düzenlenmelidir.
28- Toplumun her kesimi deprem konusunda bilinçlendirilmeli ve gerekli eğitimi almaları sağlanmalıdır.
29- Afetzedelere acilen yaşamlarına devam edecekleri, depreme dayanıklı konutlar yapılmasının yanında her şehirde nüfusun en az %10'una yetecek kadar ve olası depremlerden sonra kullanılabilecek tam donanımlı deprem şehirleri inşa edilmelidir.
30- Bu afete ilişkin önlem alma ve müdahale etme sorumluluğu olan kurum ve kuruluş yöneticilerinin istifa etmesi sağlanmalı, adil bir yargılama süreci başlatılmalıdır.
31- Yıkılmış veya yıkımına karar verilen binalarda asbest kullanıldığı tespit edilmiştir. Asbest kullanılan molozların su havzalarına, tarım alanlarına dökülmesi derhal durdurulmalıdır.
32- Deprem bölgesinde bulunan kültürel miraslarımız yerel meslek odalarınca incelenmeli, depremden zarar gören eserler aslına uygun, sanat tarihçileri, arkeolog ve mimarların da katılımıyla restore edilerek koruma altına alınmalıdır.