Savaş hukukunun ayaklar altına alındığı Gazze kıyımının arka planındaki somut gerçekler

Gelişmiş Batı karşısında Küresel Güney'in süper gücü Çin'in başlattığı devasa Kuşal-Yol Projesine G-20'den IMEC projesi gecikmedi. IMEC, Hindistan'ı Ortadoğu'nun Akdeniz Limanlarından Avrupa'ya bağlayan ekonomik koridoru temsil ediyor. IMEC ve Kuşak-Yol Projeleri, birbirini tamamladıkları iddia edilse de, kıran kırana bir paylaşım savaşının iki ana eksenini oluşturuyor. ABD'nin Güney Çin Denizi'ndeki varlığı ile Biden'in bugün İsrail'e yaptığı "duygusal" ziyaretini bir de bu eksende değerlendirmek sanırım yanlış olmaz. Öte yandan, İslami Jihad'ın ve Hamas'ın ne dünyaya, ne de Gazze halkına hiçbir hayrının olmadığını düşünenlerdenim. Bugün milyonlarca insana yaşatılan zulmün gerekçesi yapılmaları bile bunu destekliyor. 

TOPLUMUN  İRADESİNİ YOK SAYAN TOPLUMLAR SAVAŞA SÜRÜKLENİYOR

Türkiye'de Cumhuriyet'in 100. yıl dönümündeyiz. Cumhuriyet değerlerinin önemini, kör topal işlese de hukuk devleti olma yönündeki güçlü iradenin kıymetini, insana birey olarak değer veren Cumhuriyet anlayışının geliştirilip güçlendirilmesinin ne kadar değerli olduğunu anlamak zorundayız. Oradan oraya sürülen Ortadoğu halkının kaderini ancak Cumhuriyet değerleri üzerine inşa edecekleri modern devlet anlayışı değiştirebilir. 

Not: Mısır Devlet Başkanı Sisi Gazzelilerin Necef Çölü'ne taşınmasını önerdi.

BU SAVAŞ EKONOMİK KAYNAKLARIN PAYLAŞIMINA YÖNELİK OLDUĞU KADAR  KÜLTÜRLER ARASI BİR SAVAŞTIR AYNI ZAMANDA. İSRAİL'İN RADİKAL YAHUDİLİĞİ ONUN "MEDENİ BATI"NIN HİMAYESİNDE OLMASINI ENGELLEMİYOR.

Farklı yaşam biçimlerini tanımayan kökten dinci radikal grupların Gazze gibi İdlip gibi yerlerde sıkışıp kaldığını tüm dünya görüyor. Bu sıkışmışlık kendisini terör eylemleriyle dışa vuruyor. Devlet sahibi olan Taliban'ın durumu da farklı değil. Dünyadan yalıtılmış, yoksulluğa ve açlığa mahkum Afganistan gerçeği ortada.

Türkiye gericileri ideolojileri itibarıyla "öteki" olana yaşam şansı tanımayan radikal dinci gericiliği sevimli göstermeye çalışıyor. Oysa bizler gayet iyi biliyoruz ki radikal İslam gerçek hayatta hiçbir karşılığı olmayan HOMOJEN TOPLUMU dayatan totaliter bir baskı rejimini öngörür. Diğer bir ifadeyle iktidarı ele geçirdiğinde "öteki" olanın katlini vacip görür. Başı açık Müslümanı Müslümandan saymaz. Batı tarzı giyim kuşamı seçmiş insanlara kafir gözüyle bakar. Kadınların kamusal alanda görünür olmasına karşı çıkar. Kadına eşit haklara dayalı onurlu bir yaşam şansı tanımaz. Bu bağlamıyla evet, radikal İslamla savaş bir medeniyetler savaşıdır. Diğer yandan, ABD'nin veya İsrail'in körfez zengini Suudi'lerin yaşam tarzıyla hiçbir sorunları olmazken, Filistin ya da İdlib'teki radikal grupları vahşi ya da gerici görmeleri manidardır. 

KADINA TOPLUMDA SÖZ HAKKI TANIMAYAN MUHAFAZAKAR TOPLUMLARDA ERKEKLERİN BAŞARISIZ POLİTİKALARI EN ÇOK DA KADINLARI VE ÇOCUKLARI VURUYOR. 

Ortadoğu gericiliğinin aşılabilmesi için toplumun kadınıyla erkeğiyle reaya olmaktan çıkıp yurttaş olma yolunda adım atması gerekiyor.





Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Hz Musa'yı Isıran Köpek

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları