2023 seçimlerinde HÜDPAR'ın parti programında yer alan "yalnız yaşayan bekar ve dul kadınların sahiplenilmesi" ifadesi kamuoyunda çok tepki toplamıştı. Genel İdare Kurulu Üyesi Aynur Sülün'nün ve diğer parti yöneticilerinin konuya ilişkin açıklamaları oldu. "Sahiplenme"den kastedilenin, “kurulmak istenen fon aracılığı ile yalnız yaşayan kadınlara maddi destek sağlanması” olduğu ifade edildi.
Son günlerde yeniden servis edilen bu çarpıcı ifadeler, yaklaşan 8 Mart dünya kadınlar günü için önemli bir konunun gündeme gelmesine vesile oldu.
"Sahiplenilme" konusu muhafazakar kültürde yeri olan bir gelenek. Zira toplumun yalnız yaşayan kadına bakışının ve ekonomik imkanların ne olduğu gayet iyi biliniyor. Sadece muhafazakarların değil sözde sosyal demokrat geçinenlerin ve hatta solcuların bakışları birbirine oldukça yakın. Çünkü aynı kolektif bilinçten besleniyorlar. Ancak toplumda yaygın olan bu kusurlu bakışın çaresi kadının maddi manevi "sahiplenilmesi" olamaz.
"Sahiplenilmek" edilgen bir fiildir. Edilgenliğin tek tek bireylere veya geniş halk kitlelerine orta ve uzun vadede ne kadar büyük zararlar verdiğini gösteren sayısız kanıt var.
Politika yapmaya aday olanlar, kadının toplumdaki saygınlığını yükseltmeyi amaçlamalı. Kadının sadece maddi olarak desteklenen değil yaşamın tüm alanlarında etkin rol alabilen bireyler olması için çalışmalar yapılmalı.
* Kadının maddi açıdan muhtaç duruma düştüğü hallerde sosyal devlet kendiliğinden harekete geçebilmelidir.
* Sosyal yardımlar partiler aracılığıyla sosyal networklerle kişileri kayırarak değil devletin asli bir yükümlülüğü olarak "devlet" vasfıyla ve tarafsız bir gözle yapılmalıdır. Devlet bunu yapacak enformasyona ve teknolojiye sahiptir.
* Orta ve uzun vadeli programlarla mülki idarenin ve yerel yönetimlerin koordinasyonuyla meslek ve iş edindirme programları öne çıkarılmalıdır.
Kadının toplumdaki değerini yükseltmek için buna aile kurumundan başlamak gerekiyor
Atatürk'ün çağının çok ilerisinde olan MEDENİ KANUNU sayesinde kadınlar ilk defa önemli hukuki haklara sahip oldu. Ancak kadının ev içi emeğinin gayri safi milli hasıladaki büyük payı hiçbir zaman hak ettiği karşılığı bulmadı.
Devlet, aile kurumunu yüceltirken kadına hak ettiği değeri gerektiği ölçüde vermedi
Evlilikte kadınların ev idaresini ve çocuk bakımını üstlenmesi devleti yönetenler tarafından katma değer olarak görülmedi. Kadının ev içi emeği sistem eliyle çalındı.Tek garantisi evlilik olan birçok kadın mutsuz birlikteliklere mahkum edildi.
Evlilik kurumu hayatın kadına dayattığı koşullardan değil tarafların gönül rızasıyla olmalı
Kadınları yaşamları boyunca muhtaç duruma düşürmek hiçbir toplumu yüceltmez. Aksine Ortadoğu çukuruna daha fazla iter. Refah toplumunda insanların rızası ve mutluluğu göz ardı edilemez.
Her evin gelirine oranlı yüksek prim desteğiyle iş hayatının dışında kalan kadınlara asgari düzeyde bir emekliliğin önü açılmalı
Sosyal devlete yakışan gerçek politika Türkiye vatandaşı her bireyin açlık ve barınma tehlikesiyle karşılaşmayacakları düzeni kurmak olmalı. Çünkü huzur ve refah toplumunun inşası bundan sonra başlar.