Suç, bireysel olmaktan çok toplumsal bir mesledir. Belirli dönemlerde suç oranlarının artması buna bir kanıttır. Başta ekonomik buhranlar ve savaşlar olmak üzere toplumu suça iten birçok nedensellik ilişkisi vardır.
Suç istatistiklarindeki çarpıcı tablo çocuklar için alarm veriyor
Adalet Bakanlığı 2022 yılı adli istatistiklerine göre 12-14 yaş aralığında 26 bin 239; 15-17 yaş aralığında ise 85 bin 30 çocuk suça sürüklenme iddiasıyla yargılanıyor.
Suç ile madde bağımlılığı arasındaki ilişkide bir artış var
Ülkemizin dünya uyuşturucu kartellerinin kavşak noktasına dönüştüğü, tonlarca uyuşturucunun ülke limanlarına yanaştırıldığı bir süreçte çocuklarımızı ve gençlerimizi bu illetten korumak hiç olmadığı kadar güç bir mücadele alanına dönüştü.
Uyuşturucuya dijital bağımlılığın sebep olduğu tehlike de eklendi
Çocukların suça sürüklenmesinde dijital bağımlılığın etkin bir rolü var. Dijital bağımlılığın ve gerçek dünyadan izole olmanın bir tür madde bağımlılığı etkisi yaptığı artık biliniyor.
Ergenlik çağındaki çocukların ekran karşısında saatler geçirmesi psikolojik, fiziksel ve sosyal yönden tahribatlara yol açıyor. Kişilik gelişimindeki önemli bir aşamayı izolasyonla geçiren gençlerin günlük hayatta iletişim kurma becerileri gelişmiyor. Pandemiyle birlikte dijital bağımlılığın artması bu tür sorunlarla daha fazla karşılaşmamıza yol açtı. Siber güvenlik açıklarını kullanan güç odaklarının körpe zihinleri iğdiş ettikleri algoritmalar da tehlikenin başka bir boyutu.
Dinci muhafazakar toplum kesimleri dine daha fazla sarılmayı çağın risklerinden korunmak için tek çare görüyor
Bu insani tavrın gerçek hayatta etkili bir neticeye ulaşması mümkün görünmüyor. Çünkü çocukları, sınırların her geçen gün silikleştiği bir dünyada inançla izole etmeye çalışmanın bir karşılığı yok. Gerçeğe sırtını dönmek ve ısrarla aynı yöntemle sorunların üstesinden gelmeye çalışmak, aklını öteleyen insanın refleksidir. İmam hatip okullarının ve müfredattaki din derslerinin artırılmasına karşın ortaya çıkan tablo bizlere konu hakkında yeterli veriyi sunuyor.
Sorunlar bireysel değilse çözüm de bireysel değildir
Çocuk yaştaki gençleri hedefe koyan organize suç yapılanmalarına karşı mücadelede yerel yönetimlerle doğru bir koordinasyonun kurulması gerekiyor. Politik çatışmaların giremediği belki de tek alan çocuklar olmalı. Ancak bunun olabilmesi için kurumlardaki yozlaşmanın önüne geçilmesi gerekiyor. Çünkü çeteler kurumsal yapılara kadar sirayet eden networklerle çalışıyor ve "öteki" gördükleri kesimlere yönelik hak ihlallerini göz yumuluyor. Belli toplum kesimlerindeki gençlerin uyuşturucuya daha fazla bulaşması, cinsel yönelimlere müdahale eden psiko-siber saldırıların yine bu çevrelerdeki çocuklara yönelmesi bahse konu durumu izah etmeye yetiyor.
Böyle kurumsal ahlak olmaz
Günümüzün kozmopolitleşen toplum yapısında belli toplum kesimlerindeki gençleri hedef alan saldırılara göz yumanlar aynı saldırıların dönüp dolaşıp sahibini de bulacağını bilmelidirler. Başkasının çocuklarına torbacılık yaptıranlar, bir gün kendi çocuklarını madde bağımlısı olarak görmek istemiyorlarsa kendilerine çeki düzen vermelidirler.
Sonuç itibarıyla;
Devletin ve ailelerin, çocukları ilgi alanlarına, sanata veya spora yönlendirmesi temel eğitim müfredatı kadar önemli bir konu. Her çocuğun sevebileceği bir hobisinin olması, yaşamı tek bir ekrana bağımlılıkla veya şeker gibi satılan uyuşturucu maddelerle tüketmemesi için ilgili kurumların ayakları yere basan projelerle harekete geçmesi gerekiyor. Gençlerimizin çağa uyumlu ve dengeli doğru bir rehberliğe, açık havaya, spora ve sosyalleşmeye hiç olmadığı kadar ihtiyaçları var.
