Çocukları yetişkinlerin her tür istismarından korumak devletin başat görevidir
Her şeyden önce şunun altını çizmek gerekiyor: Çocukların akranlarıyla olan münasebetleri ile bir çocuğun yetişkin biriyle olan münasebeti hukukta aynı başlık altında ele alınamaz.
Geleneklerin evrensel değerlerle uyuşmayan tarafları olabilir. Ancak çocuklar söz konusu olduğunda onların bedensel/biyolojik erişkinliklerini baz alan gerici yaklaşımlar tehlikelidir. İki nesil öncesinde doğal görülen her şeyi bugün de doğal ve normal kabul edemeyiz. Reşit olmamış gençleri yetişkinlerin cinsel istismarlarından korumak için güçlü, caydırıcı hukuki düzenlemelere ihtiyaç var.
Çocuklarını istismarlardan koruyamayan toplumlar yok olmaya mahkumdur.
Tartışmanın bir boyutu "Cinsel hayatın toplumsal, hukuki ya da dinsel bir sözleşmeye dayanıp dayanmaması" meselesiyle ilgilidir. Asıl önemli olan boyutu ise çocuk ile yetişkin arasındaki münasebetleri, iki tarafın sorumluluğu açısından eşit biçimde ele alan yaklaşımların doğuracağı tehlikedir. Uluslararası hukukta ve Türk hukukunda 18 yaşından küçük herkes çocuktur. Devletin çocuklara yaklaşımı pedagojik kriterler ekseninde hukuki çerçeveyle belirlenir. Bu konudaki geri adımlar geleneği savunmak olmamalıdır. İnsanların çaresizliğini, çocukların zaaflarını, hayat tecübesizliklerini kullanan "gelenekler" budanıp yok olmaya mahkumdur.
RIZASI VARDI, YOKTU TARTIŞMALARI
Bu tartışma Türkiye'de ve dünyanın birçok yerinde çözüme ulaşamamış güç bir konudur. Meseleye hep kız çocukları açısından yaklaşılıyor. Ancak mesela 15 yaşındaki bir erkek çocuğunu kandırıp çocuğun "rızasıyla" cinsel ilişkiye giren bir yetişkin erkeğin cinsel ilişkisinde rıza aranır mı? Bu durum kız çocuğunun durumundan hiç farklı değildir. Tek fark kız çocuğunun hamile kalma riskidir. Hamilelik ört-bas edilemediği için de hapishaneler"af" dilenmek için sıraya giren adamlarla doludur.
Kız ya da erkek çocuğu biyolojik olarak cinsel uyarılmaya açık oldukları bir yaşa erişmiş olsalar da doğru ile yanlışı ayırt edebilecek bilişsel/ahlaki olgunluğu bu çocuklarda arayamayız. Dolayısıyla hukukun belirlediği 18 yaş kriterini, çocukları yetişkinlerin istismarlarından korumak için kesinlikle gözetmek zorundayız.
Meselenin sosyolojik, psikolojik, inanç ve siyaset ekseninde tartışıldığı mecraları elimden geldiğince bu paylaşımın altında sıralayacağım. [En yakın zamandaki tartışma (6.sırada) Yeniden Refah Partisi Başkanı Fatih Erbakan'ın "15 yaşında cinsel olgunluğa erişmiş olanların mutlu yuvalar kurabilecekleri" yönündeki ifadeleri olmuştur (23 Haziran 2023) ]:
1 - CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre ile AK Parti İstanbul Milletvekili Abdullah Güler arasında ‘erken yaşta evlilik’ tartışması yaşandı.
Güler’in bu sözlerine tepki gösteren CHP'li Zeynel Emre, “Siz tarif ederken işte “erken yaşta evlilik mağdurları” diye tarif ediyorsunuz. Bizim Ceza Kanunu’ndan anladığımız, okuduğumuz somut olaya göre çocuğun nitelikli cinsel istismarına af düzenlemesi. Bunun konuşulması dahi özellikle kırsalda küçücük çocukların zorla evlendirileceği süreçlere kapı aralıyor” ifadelerine yer verdi.
SÜLEYMAN ARSLAN NE DEMİŞTİ? - TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, evlilik oranları azalırken, boşanma ve nikahsız birlikteliklerin arttığını söyleyerek, evlilik dışı ilişkilerde kadının daha fazla riske açık hale geldiğini öne sürdü. Arslan, evlenmeksizin birlikte yaşamanın toplumsal değerlerle bağdaşmadığı, kadına şiddete ve farklı şekilde mağduriyetine neden olduğu söyledi.
Arslan, "Akran cinselliği adı altında nikahsız birliktelikler teşvik edilirken ve 15 yaşında nikahsız cinsel ilişkiler yasal iken nikahlı birlikteliklerin suç olması insan hakları ve eşitlik ilkesine aykırıdır. İnanç ve medeni hal temelli ayrımcılıktır. Erken yaşta evlilik ile zorla evlilik birbirinden farklıdır. Zorla evlilik hangi yaşta olursa olsun suçtur. Erken yaşta evlilik ise yaşa göre hukuki niteliğini değiştirir. Bu nedenle erken yaşta evlilik tanımlanmalı ve hangi yaş aralığını kapsadığı belirtilmelidir. Cinsel istismar suçu ile erken evlilik suçu ayrıştırılmalı, erken evlilik suçu ayrıca değerlendirilmelidir" gibi çarpıtmalarda bulundu.
TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerini Araştırma Komisyonu önceki gün Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı’yı dinledi.
Hürriyet'ten Umut Erdem'in haberine göre Martı, komisyona Diyanet’in çalışmalarını şöyle anlattı:
"Bir kız çocuğunun kendi rızası ve ehliyeti olacak yaşa gelmeden, kanuni olarak da toplumsal olarak da evlilik sorumluluğunu alacak yaşa gelmeden evlendirilmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceği hususunda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak yürüttüğümüz faaliyetler var."
4 - TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ- ANKARA TABİP ODASI ORTAK BASIN BÜLTENİ (24 Kasım 2016): "TIBBEN 15 YAŞ ALTI ÇOCUĞUN GÖRÜNÜRDEKİ “RIZASI” “GEÇERSİZ” OLMALIDIR"
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 103. Maddesi’ndeki ceza yaptırımlarını iptal etmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu’ndan Genel Kurul’a gönderilen yasa tasarısına göre cinsel saldırıya uğrayan çocukların rızalarının değerlendirilme sınırının 15’ten 12’ye indirilmesi önerilmektedir.
Konunun hukuki yönünün değerlendirilmesini hukukçulara bırakarak, böyle bir uygulama önerisinin kabulü durumunda doğacak bedensel ve ruhsal tıbbi sakıncalara değinmek isteriz.
Türk Medeni Kanunu kişinin rızasının hukuken geçerli sayılmasında reşit olmayı temel alır. Reşit olma kişiye özgü iki temel özelliği koşul sayar: Ayırt etme gücünün yerinde olması ve 18 yaşını bitirmiş olmak. İstisna olarak da evlenme ve mahkeme kararıyla ergin kılınma sayılır. Evlenme ile ilgili yasal yaş sınırı 17 olarak tanımlanmış, istisnai durumlarda mahkeme kararıyla en çok 16 yaşında evlenilebileceği kurala bağlanmıştır. Mahkeme kararıyla ergin sayılma için ise kişinin 15 yaşını bitirmiş olması koşulu aranmaktadır. Türk Medeni Kanunu asıl olarak kişiler arası ilişkiler ve kişi-devlet ilişkilerinde doğan mülkiyet, borç ve haklar konularını düzenler. Yani buna göre bir kişi; mülk edinme, borçlanma konularında rızasının hukuken geçerli sayılması için asıl olarak 18, istisnai durumlarda ise en az 15 yaşında olmalıdır. Türk Medeni Kanunu 15 yaşından küçüklerin rızasını hukuken geçerli saymamaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 31. Maddesi ise bir suç nedeniyle yargılanan çocukların ceza sorumluluklarının tam sayılması için 15 yaşını doldurmuş olmaları koşulunu koymaktadır. 12-15 yaş arasındaki çocukların suç işlemeleri durumunda bile rızalarının tam olmadığı kabul edilmektedir. Bu yaş aralığında ise çocukların toplumun suç-ceza kavramı konusunda farklı derecelerde gelişmişlik göstereceği yönündeki tıbbi-psikolojik bilginin temel alındığı görülür. Hukukta “rıza” denilen durumun kişinin “ayırt etme gücü” (temyiz kabiliyeti) ile doğrudan ilgili olduğu açıktır. Herhangi bir konuda “ayırt etme gücü” yerinde olmayan bir kişinin “rızası”nın geçerli olduğu ileri sürülemez. Türk Ceza Kanunu sanık kişinin “ceza sorumluluğu” ile ilgili gelişimsel (Madde 31, 33) ve tıbbi koşulları (Madde 32, 34) tanımlamıştır. “Rıza” kavramının yer aldığı 30 maddenin hiç birinde rıza tanımı yapılmamaktadır. Dolayısıyla TCK mağdurların “rıza” yeterliği ile ilgili bir gelişimsel, tıbbi tanım getirmemektedir. Buna karşılık bedenen ya da ruhen kendini savunamayacak durumda olma (Madde 102/3/a), silâhla veya birden fazla kişi tarafından birlikte saldırıya uğramış olma (Madde 102/3/d) gibi “rıza”yı zorla elde etme ya da rızasızlığı zorla aşma durumları tanımlanmıştır. TCK’da rıza tanımlanmamış olduğu halde insan ticareti ile ilgili 80. Maddenin 1. Bendinde “rıza elde etmek” kavramı tanımlanmakta ve bu bentte sayılan zorlayıcı ve kandırıcı yollarla rıza elde edilmiş bile olsa maddenin 2. Bendinde mağdurun rızasının geçersiz olacağı tanımlanmıştır.
Türkçede “olur” hukuk dilinde “rıza” sözcüğü ile karşılanan kavram kişinin kendisine yönelik herhangi bir uygulamaya istekli olmasını ya da olumlu tepki göstermesini, kendi özgür iradesiyle karşı koymamaya, izin vermeye karar vermesini ifade eder. Kişinin herhangi bir yönde rıza bildirebilmesinin temeli, o konuda yeterli bilgi birikiminin olmasına, yoksa bilgiler sağlandığında kavrayabilir ve değerlendirebilir ve bir seçim yapabilir düzeyde bir zihinsel yeterliğinin olmasına dayanır. Elbette “kişinin bir konudaki veri ve bilgileri, kendisi için yararlı olanı zararlı olandan, doğru olanı yanlış olandan ayırt edecek ve yararına bir tercihte bulunacak yeterlikte değerlendirebilir olması gereklidir. Bu bir hukuki kavram olmakla birlikte tıpta (psikiyatride) çocuk söz konusu olduğunda akli yetilerinin gelişme düzeyi göz önüne alınmadan durumu değerlendirilemez. Değerlendirilirse hukuki olmaz. Bilimsel olarak doğru olmayanın hukuki olması beklenmez. AYM kararında ve Adalet Komisyonu çalışmasında, çocuğun rıza yetisinin ceza sorumluluğuna benzetildiği anlaşılmaktadır. Çocuğun bir suçun sanığı olması durumunda yaşa ve duruma göre farklı ceza sorumluluğu olmasının (TCK Madde 31 ve 33) temelinde yer alan psikolojik (bilimsel) dayanak ile rıza yeterliğinin dayandığı “ayırt etme gücü”nün temelinde yer alan ruhsal kavramlar (kavrama ve isteme [=irade]) aynı psikolojik yetilere dayanmaz. Ruhsal gelişme ve olgunlaşma sürecindeki bir çocukta öğrenilenlerin ve istemek/istememekle ilgili becerilerin sırası aynı değildir. Çocukların yasaklanmış olanlarla ilgili kuralları daha erken öğrendikleri ve yasaklanmış olanla ilgili kendi davranışlarını denetleme becerisi kazanmaları daha erkendir. Buna karşılık nelerin toplumca doğru kabul edildiği ya da kendisi için yararlı olduğu, hangi isteklerini yerine getirmesi ve hangilerini ertelemesi gerektiği ile ilgili bilgiler ve isteklerini erteleme becerileri görece daha geç olgunlaşmaktadır.
Bu bilimsel gelişmeyle tutarlı olarak Türk Ceza Kanunu ceza sorumluluğu için olgunlaşma yaşını 15 olarak belirlemiş, buna karşılık 12-15 yaş arasında görece erken gelişme olasılığını da dikkate alarak tıbbi değerlendirmeye bırakmıştır. Oysa rıza yaşı TCK’de tanımlanmamış ve zımnen TMK’de tanımlanmış erginlik sınırının kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bu da yukarıda tanımlandığı gibi en küçük 15 yaştır. Bu durumda ceza sorumluluğu için mutlak yaş sınırı olan 12 yerine, rıza söz konusu olduğunda mutlak yaş sınırı olarak 15’in alınması gerektiği hem tıbben hem de hukuken anlaşılmaktadır.
Özetle 15 yaş altındaki çocuğun görünürdeki rızası TCK Madde 80’de kabul edildiği gibi “geçersiz” kabul edilmelidir. AYM kararı görünüşte sanık yararını gözetmekte ancak özel koruma altında olması gereken çocuk üzerindeki korumanın gevşemesi olasılığını değerlendirmemiş görünmektedir. Konu doğrudan bilimsel değerlendirme gerektirdiği ve konunun uzmanlarının bilimsel değerlendirmesinin alınması gerektiği halde Adalet Komisyonunun bunu yapmamış olduğu görülmektedir.
Bu çerçevede, yasa tasarısının bu haliyle Meclisten geçmesiyle ortaya çıkacak hukuki sorunlar yanında, doğacak tıbbi, ruhsal, sosyolojik zararların da dikkate alınması gerekmektedir. Söz konusu metnin Adalet Komisyonu tarafından geri çekilerek gerekli düzeltmelerin yapılmasından sonra Genel Kurula sevkinin sağlanmasını talep ederiz.
5- Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "çocuk evlilikleri" tartışması hakkında, "Şimdi bazıları 20 yaşındadır ama hâlâ çocuktur, bazıları 15 yaşındadır ama olgundur" ifadelerini kullandı. (ekte sunduğum II. video)
YouTube kanalı 3S Medya'daki programa katılan Zekeriya Yapıcıoğlu, "Bazı cemaatlerin çocuk yaşta evliliklere izin vermesi konusunda neler düşünüyorsunuz?" sorusuna "Kaç yaşında çocuk, neye göre çocuk, kime göre çocuk? Şimdi bazıları 20 yaşındadır ama hâlâ çocuktur, bazıları 15 yaşındadır ama olgundur" cevabını verdi.
6- Yeniden Refah Partisi Başkanı Fatih Erbakan katıldığı bir yayında da "Anadolu'da yıllardan beri büyüklerimiz 14, 15, 16 yaşında evlenmiş, mutlu yuva kurmuşlardır. 15 yaşında biri cinsel olgunluğa eriştiğine göre rızası geçerlidir." dedi. 25 Haziran Pazar 2023