Keşke hep tartışsalar; ufkumuzu, zihnimizi genişletiyorlar...

FELSEFE AÇISINDAN DİN ve İDEOLOJİ 


"İdeolojisizlik veya inançsızlık felsefe yapmak için dezavantajdır" 

Sadık Usta ve Dücane Cündioğlu 

Tartışmanın bana düşündürdükleri:

Dücane Hoca marksizmin de bir din olduğunu söylüyor. Dinlerin de birer ideoloji olduğunu varsayarak iki şeyi, yani dini ve marksizmi aynı düzleme taşıyor. Felsefeyle, daha doğrusu felsefe yapma imkanıyla mesafede aralarında pek bir fark görmüyor. 

Tüm eksiklerine ve hatalarına rağmen SSCB ve Çin'in dünyada insanlık tarihine katkıları din devletlerinden daha fazladır. İnsanlığa katkı akılla, ilimle, sanatla olur. Demek ki aynı düzlemde olmayan başka şeyler var. Ve bu da Marksizmin bir din olmamasından, dini de kapsayan daha geniş bir ideoloji olmasından kaynaklanıyor.

Avrupa din ile devlet işlerini ayırdıktan sonra aydınlanma yaşadı. Marksizim de bir ideoloji olarak o aydınlanmadan çıktı. Eksiklerinin olduğu ve farklı yorumlarının olacağı Marks ve Engels tarafından öngörüldü. Yani dinden farklı bir ideoloji olarak marksizm henüz inşa edilirken kendisini aşıyordu. Diyalektik düşünce zaten bunu gerektiriyordu. Bir "ideoloji" olarak dinde bunu göremiyoruz. Tarihselçilerin maddi yaşama yansıyan sistematikleştirilmiş pratiklerini de henüz tecrübe etmiş değiliz.

Felsefenin İslam özelinde dinlerle ve marksizm özelinde ideolojilerle ilişkisini toplum geneline yansıyan somut verilerle değerlendirmek, yani sondan gitmek herkesin anlayabileceği verilere ulaşmamızı sağlar. 

İnsanları sorgulamaya ve dolayısıyla gelişmeye ve değişmeye iten uygun zemin hangisinde var? (Felsefe haliyle bunu öngörür). Sosyalizmi "kadınlarını paylaşan ahlaksız insan topluluğu" olarak gören dincilerde mi yoksa dinciliği kadını aşağılamak ve insan aklını dogmalarla köreltmek olarak gören sosyalistlerde mi? (İlk önermenin olumsuz örneklerin genellemesiyle yapılan yanlış bir önerme olduğunu biliyoruz)

Bence İslamcılar kendi aralarında şunu tartışmalılar: Din devletlerinin kültürel ve düşünsel açıdan fasit bir daireye hapsolmasını, devlete referans yapılan dinde mi yoksa dinin yorumunda mı aramak gerekir?

Toplumcu devlet düzenini ve ekonomisini yani sosyalizmi savunan marksistlere nefes alma fırsatı tanınmayan kapitalist dünya düzeninde elbette kapana kısılmış marksistlerin de tartışması gereken çok konu var. Ancak her şeyden önce üzerlerindeki ölü toprağını silkelemeleri gerekir. Gerçekte olanı yansıtmayan ezberlere din gibi tutunmak sosyalizmin doğasına ve diyalektiğe aykırı değil midir? Dünyayı teoriye değil teoriyi dünyaya uyarlamaya çalışmak kusurdur. 70'li yılların işçi direnişlerine güç veren şiirlerle Z kuşağını etkileyeceğini düşünenler elbette dinazordurlar. 

Üretim araçlarına neo liberalizmle birlikte daha önemli bir aygıt olan tüketim yöntem ve araçları eklendi. Siber mafya, narko, bahis çeteleri derken derinliğini ve çapını büyüten illegal gelir kaynakları hatırı sayılır boyutlara ulaştı. Geniş kitleler bu kaynaklardan beslenir oldu. Narko devletler var. Teoride yer açılması gereken bu değişim ve dönüşümler marksistler tarafından görmezden geliniyor. İnsanların robotlaştırıldığı bir çağda olduğumuz dikkatlerden kaçıyor. 1850'lerin koşullarına hitab eden argumanlarla sorunlara yaklaşmak elbette sosyalist hareketlerde bir kısır döngüye yol açıyor. 

Bu tartışmaya çok da uygun düşen bir konferans haberi: Tarihsel Materyalizm 2024 İstanbul: "Kriz ve Köktenci Dönüşüm Evrelerinde Akılcı ve Akıldışı Olanı Yeniden Düşünmek"

[Tarihsel Materyalizm konferansının ikincisi, Historical Materialism 2024 İstanbul: Rethinking Rationalities and Irrationalities within the Times of Crisis and Radical Transformations (Tarihsel Materyalizm 2024 İstanbul: Kriz ve Köktenci Dönüşüm Evrelerinde Akılcı ve Akıldışı Olanı Yeniden Düşünmek), Praksis dergisi, Sosyal Araştırmalar Vakfı, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Mülkiyeliler Birliği işbirliği ile 5-7 Nisan tarihlerinde Kadir Has Üniversitesi Yerleşkesinde yapılıyor.]

Not: Dücane Cünidoğlu'nun program formatında süre genellikle 2 saati geçer. Takipçileri bu duruma alışkın ve de memnun. Youtube videolarından istifade eden biri olarak ben de gayet memnunum. Ancak misafir katılımcılarla olan programlarda, tartışma ne kadar verimli olursa olsun, bu süre biraz sınırlandırılabilir. Genel dinleyici kitlesi de dikkate alınmalıdır. Naçizane önerim.



Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları

Hz Musa'yı Isıran Köpek