Cumhurbaşkanı Erdoğan da Uğur Dündar içeriki bir X paylaşımı yapsa keşke...
Tek kanallı trt zamanlarında noe liberal sömürü politikalarına yarayan, KOBİ ve kooperatifleri itibarsızlaştıran yaygaracı gazeteciliği kalmış aklımda... Muhtemelen en çok da peynircilik sektörünü vurmuştur. Millet o haberler yüzünden pazardan peynir almaya korkuyor hâlâ.
Not: Bugün hayatta olmayan biri için sahte bir dostluk hikayesi yazmak, hele de Tarık Akan gibi ülkenin gönlüne taht kurmuş bir sinema sanatçısının ismini sözde yüceltmek için girdiği çabaları anlatmak ancak inançsız ve ilkesiz insanın yapacağı iştir.
Tarık Akan'ın kendi kaleminden: "Ben Uğur'la odada yalnız kaldım. Yıllar sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Aramızda bir dostluk, arkadaşlık olmadığı gibi gençliğimizde yumruk yumruğa kavga etmişliğimiz bile vardı. Soğuk bir hava ve yapmacık jestler aramızda dolandı..."
Bir sosyal medya kullanıcısının 2018 yılında yaptığı paylaşım:
Sinema sanatçısı Tarık Akan; 12 Eylül Faşist darbesi öncesinde Almanya’da yaptığı bir konuşma nedeniyle dönemin iktidar gücünün kanatları altında beslenen Tercüman gazetesinin, konuyu bugünkü benzerlerini hiç de aratmayacak şekilde çarpıtması neticesinde yurt dışından dönüşünde havaalanında apar topar gözaltına alınır.
Sanatçının gözaltında tutulduğu sürece tanık olduğu işkenceleri, işkencecilerin ruh hali ve davranışları, tutukevlerinde rezaletin ve insanlık dışı tutumları anlattığı ve “anne kafamda bit var” adını koyduğu kitabını ilk yayınlandığı yıllarda okumuş idim. Bugünlerde ciddi manada muhalif görüntüsü veren, muhaliflerin sözcülüğüne soyunduğu iddiasını ortaya atan ancak aslında o gün de bugün de tam anlamı ile popüler davranma uzmanlığı hiç eksilmeyen ve de bu yönünü istikbaline tahvil etme uzmanı olduğu asla ve kat’a tartışılamayacak olan Uğur Dündar ile ilgili bölümü anımsadım, ilk baskısını okuduğum kitabı kütüphanemde bulup, aşağıdaki bölümü kendisine yönelik hafıza tazeleme babında aktarıyorum.
Sanatçının anı kitabı, son derece sade ve basit kaleme alınmış olup, çokta hafızalarda bir edebi değer olarak yer almayacak bir kitap olmakla beraber, insana değer veren ve insanı seven, zihni memleket meseleleri ile meşgul olan, etrafında olup bitenle ilgili olan, hülasa iyi bir vatandaş olma iddiasındaki iyi bir kişinin kitabıdır diye değerlendirilmelidir.
“Saat 10 dolaylarında ilk kez gördüğüm bir polis hücreye geldi:
“Hadi bakalım Tarık, gel!”
Elim ayağım kesildi. Midemden yola çıkan ılık bir yumru tüm bedenimi dolaştı. Yutkundum. Hüseyin’le göz göze geldik; bakışlarımızla vedalaştık.
Ayakkabılarımı giydim. Polis koluma girdi. A’nın kulübesinin yanındaki büyük demir kapının yanında yüzümü duvara çevirdi, gözlerimi bağladı. Demir kapı açıldı. Polis koluma girdi, yürüdük. Ara sıra, “Merdiven var”/ “Merdiven bitti” gibi şeyler söylüyordu.
Durmadan yürüdüm. Günlerce hiç hareket etmediğim için soluk soluğa kalmış,yorulmuştum. Yanımdan geçenlerle birkaç kez çarpıştık.
“Başını eğ” Başımı eğiyorum. “Basamak” ayağımı kaldırıyorum. Sonunda durduk. Gözlerimi açtılar. Bir yazıhanedeyim. Her yer lambri kaplıydı. “Müdür” yazan bir kapının önünde dikiliyorduk. İçeriye birileri girip çıkıyordu. Sonunda beni de içeriye soktular. Müdür T. masada oturuyordu, tam karşısında Uğur Dündar duruyordu. Onu Bakırköy’den tanıyordum. Kapının yanında ayakta dikildim, ama hiç halim yoktu, sırtımı duvara yaslamıştım.
Uğru bana döndü:
“Geçmiş olsun Tarık”
Müdür mesafeli bir yakınlık göstermeye çalışıyordu.
“Nedir bu halin Tarık, perişan görünüyorsun?”
“Aşağısı bit ve pire kaynıyor, geldiğim günden beri ne sorgum yapıldı, ne bir şey.”
Müdür;
“Oğlum biraz dayanıklı ol. Bak aşağıdaki i.n.lere, ne kadar dirençliler.”
“İnsanlıkdışı koşullarda yaşayıp etkilenmemek dayanıklılık ya da dirençlik sayılmaz ki. Hepimizin yaşamları kısıtlandı. Körü körüne bir bekleyiş içindeyiz. Katlanmak her geçen gün zorlaşıyor. İnsanca tepkiler vermekten vazgeçmeye dayanıklılık diyorsanız, gerçekten de dayanıklı değilim öyleyse. Artık, nereye gönderileceksem gitmek istiyorum; hapishane ya da her neresiyse.”
Müdür;
“Oğlum sana iyi davranıyorlar değil mi? Aşağıda sana sıcak yemek söyleyeyim, biraz beslen, kendine gel. Senin sinirlerin bozulmuş, böyle olmaz.”
O sırada kapı açıldı. Bir polis,
“Müdürüm çözüldü, ötmeye başladı,” dedi.
Müdür hemen yerinden kalkıp hızla dışarı çıktı.
Ben Uğur’la odada yalnız kaldım. Yıllar sonra ilk kez karşılaşıyorduk. Aramızda bir dostluk, arkadaşlık olmadığı gibi gençliğimizde yumruk yumruğa kavga etmişliğimiz bile vardı. Soğuk bir hava ve yapmacık jestler aramızda dolandı.
“Tarık, benden istediğin bir şey var mı?”
“Yok sağol.”
“Ben TRT Genel Müdürü olacağım; nezaket ziyaretine geldim. Dışarıda herhangi birisine söylemek istediğin bir şey varsa yardımcı olabilirim.”
“Yok, teşekkür ederim.”