Kılıçdaroğlu halkın duygularına tercüman oluyor
Kılıçdaroğlu devletten sosyal destek almak için partiye biat etme şartını ortadan kaldırıyor.
Kılıçdaroğlu hemen her konuşmasında yoksullukla mücadelede kalıcı politikalar önermekle birlikte aile destek sigortası ve her aileye gelir güvencesi programı ile sosyal yardımların hiçbir ayrımcılık gözetmeden daha da güçlendirilerek sürdürüleceğinin altını çiziyor.
Parti üyeliğinden refah dağıtan, onu da eşitsizlikler üzerinden yapan bir siyasi iktidarla daha ne kadar yol yürünür?
Yoksulluk bir seçim stratejisidir. Çünkü yoksulun riski zengininkinden fazladır. Temel ihtiyaçlarını karşılayanlara biat etmek zorunda bırakılan bir halktan partiye sürekli "vefa" duygusu talep edilir.
Statükocuların fişleme geleneği AKP iktidarına denk gelen dijitalleşme çağında kurumsal bir kimlik de kazandı. Pozitif ve negatif fişlemelerle vatandaş ile devlet arasındaki mesafe yandaşlık ve muhalefet aidiyetleri üzerinden esnek ve keyfi hale getirildi.
Sosyal devlet anlayışında bu vefa partiye değil devletedir. Olması gereken de budur. Parti gider devlet bakidir. Ak parti üye sayısı ile MHP üye sayısı resmi kaynaklara göre 12 milyon civarındadır. Ana muhalefet partisi CHP'ye baktığımızda bu rakam 1 milyonun biraz üzerindedir. Üyelik devlete biat değil partiye biattır. Devleti yöneten hükümet kadroları tarafından eşit hakların ayaklar altına alınmasının da örtük bir teminatı olarak kullanılmaktadır. Bu geleneğin ülkeyi 15 Temmuz 2016 gecesi ne hale getirdiğini tüm dünya gördü.
Gazeteci kılığıyla ekran karşısına geçip liderlerin en ufak bir mimiğine ya da sarf edilen tek bir söze destan yazanlara malzeme vermemek gerekiyor. Taraflı ve bağımlılar. Mesele beden dili ya da duruş olsaydı herkese aynı ölçülerle yaklaşırlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı eleştirmeye korkuyorlar.
Gazetecilerin taraflı ve bağımlı olmasıyla yetinmeyen bir iktidar, kendi seçmeninin de taraflı ve bağımlı olmasını zorunlu kılmıştır. Parti üyeliği bir tür "kurtuluş" anahtarı olarak sunulmuştur. O kurtuluş elbette açlığın yerine tokluk geçtiği için kıymetlidir. Bunun tüm 86 milyon nüfusa kesilen faturası olan nepotizm utanç verici boyutlara ulaşmıştır. Beytülmalden haksız yollardan zenginleşenler kendilerini mağduriyet politikalarıyla meşru göstermekte artık zorlanmaktadır.
Apoletli elitlerin onlarca yıl ülkenin yağından balından ayrıcalıklı konumlarla nemalanmış olmalarının gardını alıyoruz diye yola çıkanlara bir yirmi yıl daha mahkum olmak biz Türkiye toplumuna yapılacak en büyük haksızlıktır. Hak yiyerek hak kazanılmaz. İnançlı insanlar herkesten önce bilirler ki bunun ahı büyüktür.
Bizlerin toplum olarak itidale, aklı selime ve adalete ihtiyacı var. Günü kurtarmak adına yapılan algı manipulasyonlarının gücü de bir yere kadar. Kısa bir süre için halkı etkilese de hayatın ezici hakikatleri geçici propagandalardan daha güçlüdür.
Not: Kılıçdaroğlu'nun özellikle önümüzdeki 15 gün boyunca Mustafa Sarıgül'e biraz mesafe koymasının hayati önemi var. Zira Sarıgül'le yapılan bir-iki saatlik bir sohbetten sonra Sarıgül sendromu kaçınılmaz olabilir.