"Yan masadaki bir köle olabilir"

Köleliği ortadan kaldırmak için oluk oluk kan akıtan insanlık, günümüzde tersine bir evrim mi yaşıyor? Cinsellik üzerinden kendi rızalarıyla kölelik rolünü üstlenen yetişkin bireylerin özgürlüğü bu ilişkilerini çocuklu aile ortamına taşıdıklarında bireysel özgürlük olarak kalır mı? Eşlerin köle-sahip rolleri yatak odasından taşarak çocukların pedagojik gelişimine zarar verir mi?

Çocuklara yansıyan olumsuzluklar tespit edilmeli, Aile Bakanlığının ilgili birimleri duruma müdahale etmelidir.

Yetişkin bireylerin rızaya dayalı sado-mazo ilişki biçimlerini ve köle/sahip rollerini evliliğe taşımaları, yatak odalarının mahremiyeti sağlansa bile, çocukların sağlıklı gelişimini engelleyen bir tehlike unsurudur. Fiziksel ve psikolojik şiddetten marazi haz duyan çiftlerin patalojik davranış biçimlerinin aile ortamına yansıması kaçınılmazdır. Bu durum çocukların sağlıklı gelişimine engel teşkil edeceğinden, bireylerin özgürlük alanı olmaktan çıkar. 

Patolojik ilişki biçimini evliliğe taşıyan çiftlerin kurduğu aile ortamlarında konuşma güçlüğü yaşayan, günün hemen her saatinde asabiyet ve huzursuzluk sergileyen küçük yaşta çocuklar varsa, bu çocuklara yönelik erken müdahale, olumlu sonuçlar verebilmesi bakımından önemlidir. Uzman desteğinin sağlanması, ebeveynlerin rehabilitasyon programına alınması, eğer sağlıklı sonuçlar alınamıyorsa küçük çocukların aileden uzaklaştırılarak güvenli bir yere alınması çocuğun yüksek yararı açısından gereklidir.



HABER ARŞİVİ

(05.05.2013 - Milliyet Gazetesi)

Yan masadaki bir köle olabilir!

"Duyduk ki, beyaz yakalı, iyi eğitimli, zeki, paralı biri, hatta ‘patronunuz’ köle; aynı özelliklere sahip başka biri de onun efendisi olabiliyormuş. Ve bu okuduklarınız, kırbaçlı, elleri bağlı sıradan erotik görüntü çağrışımları yapmasın. Çünkü bir efendi ve kölesiyle konuştuk; bunun ‘fanteziden’ ziyade yaşam biçimi olduğunu öğrendik. İşte BDSM adı verilen ‘oyun’un bağımlıları ve psikolog görüşü…"

Köle, içindeki çelişkiyi şöyle anlatıyor; 

"Bana neler oldu da huzur hissetmem için vücudumdan kanlar akarken, hiçbir kasımı hareket ettiremeyeceğim bir pozisyondayken, zincirle dövülmeye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum bazen...”

Kırbaçlanan adamlar, tasma takılan ve gezdirilen köleler, hayvan kılığına sokulanlar, bağlanarak izlenenler…

 “Her iki tarafın rızasının olması ve bundan keyif alıyor olmaları içeride patolojik bir şey olmadığını göstermez. Kabullenilmişlik ve orada rahat bir alan bulmuş olmanın sebebi var. ‘Neden?’ sorusu önemli. Neden orada iyi ve güvende hissediyor?”

PARTİDE KÖLE DEĞİŞİMİ

Efendi’den ve internet ortamından aldığımız bilgilere göre Türkiye’de bir milyonu aşkın ‘fetiş yatak odası oyunları’ oynayan insan var. Bunların arasında net bir rakam olmasa da ortalama 300 kişi hayatını BDSM kurallarına göre yaşıyor. Çeşitli buluşma alanları, oyun partileri, internet üzerinden organize ediliyor. Takma isim, bu konuda çok önemli. Aynı kullanıcı adından bir başkasında olamadığı gibi, camiada da o isimle tanınıyorsun. Köle değişimleri, efsane efendi dedikoduları da bu play partilerde gerçekleşiyor. Türkiye’de bu konu kapalı kapılar ardında, gizli güvenlik önlemleriyle yapılırken yurtdışında rollerin eğitimleri veriliyor. Bu da şaka mı, gerçek mi sorgusunu yapabilmeniz için iyi bir örnek...


Kaynak: Akşam-ZEYNEP BAKIR

HABERİN AYRINTILARINA GEÇİYORUZ


Pamuk ipliği, bıçak sırtı; nasıl derseniz… O tür bir haber. Duyduk ki, beyaz yakalı, iyi eğitimli, zeki, paralı biri, hatta ‘patronunuz’ köle; aynı özelliklere sahip başka biri de onun efendisi olabiliyormuş. Ve bu okuduklarınız, kırbaçlı, elleri bağlı sıradan erotik görüntü çağrışımları yapmasın. Çünkü bir efendi ve kölesiyle konuştuk; bunun ‘fanteziden’ ziyade yaşam biçimi olduğunu öğrendik. İşte BDSM adı verilen ‘oyun’un bağımlıları ve psikolog görüşü…

Akşam'dan Zeynep Bakır'ın hazırladığı bu yazıda, kökleri dünyada 19. yüzyılın başlarına dayanan, BDSM ‘oyunu’ndan bahsediliyor. Bu oyun, cinsel pratikleri içinde barındıran, bilinçli bir şekilde, kişilerin rızası dahilinde; şiddet, baskı ve hiyerarşi mekanizmasıyla çalışan bir rol ve güç oyunu. Kitabi tarifini yaptığımız bu oyunun oyuncuları internette bir platformda buluşuyor. Bu haber, bir ‘mistress dome’ yani kadın efendinin varlığından haberdar olmamızla oluşmaya başladı. Birçok soru geliyor ister istemez akıllara... Ne iş yapıyor? Kölesi mi var; kadın mı, erkek mi? İşkence yaparak mı seks yapıyor? Kırbacı var mı? Bu ahlaksızlık mı? Suç mu? Eğlenceli mi? Tarikat mı? Ve benzeri tonlarca soru daha…

Akıllara gelen ilk imgelemler sadizm ve mazoşizmle ilgili elbette... Kırbaçlanan adamlar, tasma takılan ve gezdirilen köleler, hayvan kılığına sokulanlar, bağlanarak izlenenler… Haberin ‘çekici’ kısmı bunların hepsinin burada, Türkiye’de de yüzlerce kişi tarafından, cemiyet düzeniyle yapılıyor olduğunu öğrenmek. Düşündürücü kısmıysa bunun bir macera ya da fetiş bir eylem değil, yaşam felsefesi olduğunun anlatılması... BDSM’nin bir tarafı sınırsız cinsel hazza dayanırken diğer yanı sınırsız güven ve teslimiyetle şekilleniyor. Bu teslimiyet ve güven duygusu cinselliğin sınırlarını ortadan kaldırarak ‘normal şartlarda’ uzak durduğumuz acı duymak, aşağılanmak ya da her şeyin üstünde olduğunu düşünmek gibi duyguları açığa çıkartıyor. Ve karakterine uygun rollerle yaşadığın hayata paralel bir evrende, başka bir şey yaşamaya başlıyorsun. Bunları anlamak için Sadizm’in isim babası yazar Marquis De Sade kitaplarını yanımıza alıp bir efendi ve bir de köle ile konuştuk...
Ortaya çıkan sonuç; kimilerine göre rızası alınmış bir deneyim, kimilerine göre geçmişten gelen patolojik sorun... Psikologlar, yaşam biçimi olmayan kişilere yaymaya çalışmadıkları sürece bunun hukuksal açıdan da psikolojik açıdan da sorun olarak görülmediğini belirtiyor… Dönelim haberimize; varlığından haberdar olduğumuz Efendi, gizliliğini korumak maksadıyla ama daha çok ‘efendi’ kimliğinden de ötürü beni istediği zaman arıyor; ancak ona ulaşabileceğim hiçbir iz bırakmıyordu geride. Sürüp giden uzunca diyaloglardan ve sağlanan güven ortamından sonra, sonunda buluştuk ve BDSM hakkında tam 7 saat konuştuk. Her şey yazılabilir mi? Sanmıyoruz...

TASMA TAKMA RİTÜELİ

“Bir köleyi hayatıma almadan, o da benim hayatıma girmeden önce kölenin en çok söz sahibi olduğu zamandır bu konuşmaların yapıldığı günler... Benim için fiziksel güzellikten önce bilinçli olması gerekir, ne yaptığının farkında olan biriyle ilgilenirim. Seçim yapıldıktan, karar verildikten sonra, bir daha hiç söz hakkı olmayacağı kölelik rolü, boynuna tasma takılarak gerçekleştirilen bir ritüelle başlar. Artık o kölenin bir cinsiyeti olmaz. Onu bir kadın, bir erkek ya da evcil bir hayvan gibi kullanabilirim. Ama saygım hep vardır, onun hayatına katabileceğim şeyler varsa bunu yaparım. O benimdir ve onun için en güzel ve iyi olacak şeyi efendisi olarak yapmak da isterim. Bazı efendiler için bu durum sadece yatak odası fantezisi olarak kalabilir. Ama bizler, bunun felsefesini yaşayan efendiler için bu yeterli değildir.” Efendinin yaptığı bu kölelik tarifi, “Bir insan kendine neden bunu yaptırır? Hani özgür ruha olan özlem?” sorusunu sorduruyor ister istemez. Tanıştığım bir köle, tam da bu durum için şunları söylüyor: “Kölelik benim için zevk kaynağı, eğlence meselesi değil. Bu benim kimliğim. Yani köle olmak bana akıl almaz haz veriyor diye değil, sadece basitçe ‘köle’ olduğum için bu hayatı yaşıyorum. Bu bir kimlik; tercih etmedim. Tabii bu kölelikten haz almadığım anlamına gelmiyor. Çok iyi hissettiğim zamanlar da oluyor, acıyı kaldıramadığım zamanlar da... Günün sonunda her şey doğru geliyor.” “Köle, yaşadığı bu ‘tasmalı’ hayat biçiminde hangi olumlu ve olumsuz hisleri barındırıyor o halde? Bir başkasına koşulsuz şartsız itaat etmek insanın içgüdülerinde mi vardır?” soruları geliyor akla ister istemez… Köle içindeki çelişkiyi şöyle anlatıyor; “Olumlu çünkü olmak için yaratıldığın şey oluyorsun ve ‘gerçek sen’ olmak çok değerli... Güvendiğin sahibine teslim olmak inanılmaz bir huzur kaynağı, ait hissetmek ve mutluluk! Bazen... Ben bir ara 6 yaşında, etrafta koşturan bir çocuktum. Bana neler oldu da huzur hissetmem için vücudumdan kanlar akarken, hiçbir kasımı hareket ettiremeyeceğim bir pozisyondayken, zincirle dövülmeye ihtiyacım olduğunu düşünüyorum bazen...” Efendi de bunu neden yaptığını şöyle anlatıyor: “Olması gereken efendi-köle ilişkisinde, köle ‘Siz’ diye hitap eder efendisine... Efendi yaptığı herhangi fiziksel ya da zihinsel işkencede örmeğin vücuduna klips takmak çok can yakıcıdır, sana yaparsam çığlık çığlığa kalabilir, polisten yardım isteyebilirsin... Ama kölem onu yapıyor olmaktan duyduğum mutluluktan keyif alıyor öncelikle... Bana tapıyor olmasının bende yarattığı tanrısallaşmayı seviyorum. Bu güzel bir his.”

KÖLELER, EZİK DEĞİLDİR

Efendi, canı istediği her an çağırabiliyor kölesini; işte bile olsa bırakıp yanına gitmeli ama reel hayatını zora sokacak şeyler yapmıyor. Ama bunu yapan, tercih eden efendiler varmış... Verdiği tüm emirler iki kişinin arasında, efendi ve köle... Üçüncü bir kişiye hizmet etmek ya da zarar vermek bu anlaşmaya dahil değil. Efendi’nin bir erkek arkadaşı var ve bu yaşananları o da biliyor. “Bilmese zaten ilişkiyi yürütmek zor olurdu” diyor Efendi. Kölenin de sevgilisi olabilir ama efendisinden daha önemli hale gelemezmiş... Konuştuğum Köle’nin bir sevgilisi yok ama zaman zaman olmuş. BDSM adlı bu ‘oyun’da eşcinsel ikililer de olabiliyor; hatta travesti de... Evli çiftler de var aralarında. Ama Efendi’nin anlattığına göre, bir efendi ve kölenin evliliği iyi gitmiyor hatta iki efendi evlense de bunu da yürütmek zor. Efendi ve köle iki yıldır birlikte; kölesini sosyal hayatta da yanında taşımayı seviyor; birlikte kafeye, sinemaya da gidiyorlarmış ama “Normalde böyle şeyler olmaz” diyor. İkisinin de daha önce başka kişilerle efendi-köle ilişkileri olmuş. Kölesini zincirleyip salonunda saatlerce oturtmak da bir fantezi ve klasik ‘cinsel birleşme’ şart değil. Efendi’nin en sevdiği can acıtıcı şey klips takmakmış; ama asıl hoşuna giden onu aşağılamak. En sevdiği fantezisi de kölesini prenses kılığına sokup kucak dansı yaptırmak... BDSM felsefesi içinde efendiler adil olmak zorunda. Yazılı bir anlaşma olmamasına rağmen yurtdışında bunun resmi yazışmalarının olduğunu da öğreniyoruz. Bir köle, para karşılığı da satılabiliyor ya da azadını istediğinde ciddi bir tazminat da ödeyebiliyor.

ADİL OLMAK ZORUNDA

Köle rolünde olan kişileri ister istemez, pasif, çaresiz kalmış biri olarak düşünebiliriz ama köle olanlar genellikle ‘normal hayatlarında’ zengin, ferah hatta hayran kitleleri olan, yetki sahibi insanlardan… Bunun nedenini Efendi şöyle anlatıyor: “Köle olmak bir eziklik değil, bir hissediş. Kişi yaşadığı hayatta dominant bir karakterdir ama öyle olmak zorunda olduğu için öyledir. Aslında istediği şey domine edilmektir ve bunu yapamaz; o zaman istediği kimliğe role bürünerek köle olur.” BDSM yaşama biçimi -patolojik ya da hayat felsefesi olarak nasıl bakılırsa bakılsın- insanın sınırlarını kaldırarak, içindeki en vahşi ve eğitilmemiş id’i ortaya çıkarıyor galiba… Efendi de konuyu böyle bağlıyor. “İnsanlar bizim satanist, şeytana tapan, kötü, vicdansız kişiler olduğumuzu düşünebilir; bunların hiçbiri değiliz, biz kendimize iyi gelecek olan şeyi yapıyoruz ve tıpkı diğeri gibiyiz...”

KÖLELİK, DİSİPLİN, TESLİM VE MAZOŞİZM...

BDSM’nin açılımı: B (bondage-kölelik), D (discipline-disiplin), D (domination-otorite), S (submission-teslim), S (sadism), M (mazoşizm)… Haberin içinde rastlayacağınız ve işin öznesi olacak kelimelerin anlamları hakkında minik bir sözlük de hazırladık. Master Dom: Dominant erkek efendi.
Mistress Domme: Dominant kadın efendi.
Slave: Tamamen itaat eden köle.
Sub/Submıssıve: Sınırları olan köle.
Switch: Her iki role (efendi-köle) bürünebilme özelliği olan.
Bondage: Bağlama anlamına gelir ve estetik olmak zorundadır.
Play Party: Kişilerin toplanıp bir arada geçirdiklerini cinsel deneyim partileri.

*** Psikolog Yeşim Akbulut’la konuştuğumuzda patolojik paylaşım olarak bakıyor konuya... “Her iki tarafın rızasının olması ve bundan keyif alıyor olmaları içeride patolojik bir şey olmadığını göstermez. Kabullenilmişlik ve orada rahat bir alan bulmuş olmanın sebebi var. ‘Neden?’ sorusu önemli. Neden orada iyi ve güvende hissediyor?”

PARTİDE KÖLE DEĞİŞİMİ

Efendi’den ve internet ortamından aldığımız bilgilere göre Türkiye’de bir milyonu aşkın ‘fetiş yatak odası oyunları’ oynayan insan var. Bunların arasında net bir rakam olmasa da ortalama 300 kişi hayatını BDSM kurallarına göre yaşıyor. Çeşitli buluşma alanları, oyun partileri, internet üzerinden organize ediliyor. Takma isim, bu konuda çok önemli. Aynı kullanıcı adından bir başkasında olamadığı gibi, camiada da o isimle tanınıyorsun. Köle değişimleri, efsane efendi dedikoduları da bu play partilerde gerçekleşiyor. Türkiye’de bu konu kapalı kapılar ardında, gizli güvenlik önlemleriyle yapılırken yurtdışında rollerin eğitimleri veriliyor. Bu da şaka mı, gerçek mi sorgusunu yapabilmeniz için iyi bir örnek...

Kaynak: Akşam-ZEYNEP BAKIR





Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Hz Musa'yı Isıran Köpek

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları