BM hukukuna göre; saldıran tarafın soykırım yaptığını gösteren bellirli kriterler var

Lahey Adalet Divanı'nda çatışma ve savaşlarda saldıran tarafa mensup kesimin karşı taraf için "En iyi ... ölü ...dır" anlayışına sahip olduğunun tespiti, saldırının soykırım saikiyle yapıldığını gösteren önemli bir kriter olarak değerlendiriliyor.

90'lı yıllarda yaşanan OHAL dönemlerinde çok duyardık: "En iyi Kürt ölü Kürttür". Askerden gelenler kestikleri kulak koleksiyonlarından gururla bahsederdi. Kürtler metropollerde kendilerini gizlemek durumunda kalırdı. Aleviler ha keza. Anadilinden utanan, etnik kimliğini dile getirmekten korkan, aşağılanmaya, yok sayılmaya, ayrımcılığa ses çıkar(a)mayan iyi Kürtler olmamız istenirdi. 

Bugün de değişen pek bir şey yok. Hem Alevi hem Kürtseniz çifte kavrulursunuz. Toplumun geniş kesimlerinin buna rızası da var. Temel haklarınızı dile getirdiğiniz anda size eşkiya gözüyle bakıyorlar. Tornadan çıkmış, sorgulamaktan uzak, vicdani muhakeme yetisi zayıf  bu insan modelleri müesses nizamın en büyük muhafız alayını oluşturuyorlar. Faşist eğitim sistemi hayatın en doğal politik tezahürlerinden çoğulcu demokrasinin gelişmesini engellemekle kalmıyor, hakim etnik ve inanç kimliğine mensup kesimlerin de beyinlerine sürekli olarak format atıyor. 

Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki tarihsel koşullarda büyük bir devrim sayılan kazanımlar, geliştirilip çağa uyarlı bir seviyeye yükseltileceği yerde, içi boşaltılmış birer ayrıcalığa dönüştürüldü. İnşa edilen ayrımcılığı arz taleple çalışan iftira ve manipülasyon pazarına çeviren hiç de azımsanmayacak bir nüfus var. Liyakat yerine yalaka bir sadakatten nemalanıyorlar. 

Ülkenin yağından balından ayrıcalıklı haklarla fazladan nemalanan apoletli vesayetin yerine cübbeli vesayetin geçmesi, mevcut tablonun ana çürümüşlüğünü değiştirmiyor. Konfor rehaveti, rehavet arsızlığı doğuruyor. Bizlere de bu kurumsallaşmış örgütlü arsızlığın maskesini düşürmekten başka yol kalmıyor.

YALANDAN, İNKÂRDAN VE İFTİRALARDAN BESLENENLERİN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ

"Devlet, kendine yüklenen kutsallıkla şişiyor, insandan da, adaletten de, özgürlükten de daha önemli oluyordu. Ve böyle bir devlet yapısı, kaçınılmaz olarak, kendi kutsal varlığını sürdürebilmek için insanlardan, adaletten, özgürlükten vazgeçiyor ve sonunda kendisini taşıyabilecek hiçbir güç ortada kalmıyordu... İnsanları güvenli bir örgüt içinde tutabilmek için oluşturulan devletin ‘ hiçbirşeyleşmesi’ insanları da, yanan ahırdaki atlar gibi birbirlerini çiğnemelerine yol açacak bir paniğe ve acıklı bir isteriye sürüklüyordu..."







Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Hz Musa'yı Isıran Köpek

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları