Ekonomi sadece hesap kitap işi değildir, ancak büyük oranda hesap kitap işidir...


Komplo mu realite mi?

[21 Haziran 2013 / Evrensel]

Basit bir kural: Krizin yansıması dış bağımlılık dereceleriyle ilişkilidir.

Ne kadar çok bağımlıysanız o kadar çok etkilenirsiniz. Büyüme ivmesini dış kaynak girişlerine teslim edenler (cari açığı olanlar) para kaçışlarından büyük oranda etkilenirler. Dış kaynak girişlerinin beslediği bir büyüme süreci, kalıcı olamaz.

Türkiye, Korkut Boratav hocanın tanımıyla, ucuz döviz ucuz emek üzerinden adeta Lâle devri yaşadı. Birinci Lâle Devri 2003-2007 yılları… Türkiye, ülkeye giriş yapan 184 milyar dolarlık türlü-çeşitli yabancı sermayenin yarattığı ortamın nemasını yedi. Dış kaynak girişleri, iç talebin, özellikle tüketimin canlanmasını tetikledi ve Birinci Lâle Devri boyunca yıllık ortalama yüzde 7.3’lük bir büyüme temposu gerçekleşti.

2008-2009 yılları Birinci Lâle Devri’nin sonu oldu. Türkiye, uluslararası krizden en ağır etkilenen çevre ekonomilerinden biri oldu. Yüksek dış açık/dış borç tuzağının sonucu olarak.

İkinci Lâle Devri’nin başlangıcı (2010 ile 2011’in ilk yarısı)... Krize karşı ABD ve AB’de bankalara astronomik likidite pompalandı; merkez bankaları da sıfıra yakın faiz oranlarına geçtiler. Bu fonların büyük bölümü, üretimi canlandıracak kredilere değil, finansal varlıklara aktı. Metropol sermayesi çevre ekonomilerine döndü; giderek sıcak para hareketleri canlandı. Türkiye de bu dönüşümden yararlandı.

Şimdi, Türkiye’nin daha da kırılgan bir ortamda girdiği İkinci Lâle Devri’nin de sonu geldi.

Bülent Falakaoğlu / [yazının tamamı]



Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları

Hz Musa'yı Isıran Köpek