Kurumsal destekli itibarsızlaştırma saldırılarında sadece benim gibi hedefe konulan kişilerin değil o kişilerin temsil ettiği kesimlerin de itibarsızlaştırılması amaçlanıyor. Dönemsel çıkarlar uğruna belli grup ve çevrelere silah gibi yöneltilen sosyal medya troll grupları toplumun geneli için telafisi güç yıkımlara yol açıyor.
Bilgisayar ve internet dünyasına doğan Z kuşağı bu anlamda zehirlendi. Özellikle internetin tabana yayıldığı son on yılda toplumu ayakta tutan ortak değerler, yerlerine yenileri konmaksızın hızla alaşağı edildi. Sosyal ve siyasal kutuplaşmalar tahammülsüzlükleri arttırdı. Ölümle sonuçlanan nefret suçları daha sık yaşanır hale geldi.
Yükselen önyargı ve nefretin önünün alınması gerekiyor. Bunun için eğitim kurumlarına büyük görevler düşüyor. Akran ve siber zorbalıklarında görülen şiddetin pedagojik yaklaşımlarla aşılması gerekiyor. Kendinden zayıf ve güçsüz olana nasıl davranılması gerektiği hem insani açıdan hem de kişi hak ve özgürlükleri açısından hukuki bağlamıyla çocuklara öğretilmelidir. Gerek dini inanç gerekse evrensel ahlaki ilke ve değerler hakları teslim edilerek aktarılmalıdır. Ahlak ve adalet kavramları, din ile ilişkisinin dışında, daha kapsayıcı, özgün ve aşkın bir alan olarak müfredata girmelidir. Sosyal hayatta kişi hak ve özgürlükleri konusunda yasal olan ile olmayana ilişkin bir bilincin erken yaşlarda inşa edilmesine ivedilikle ihtiyaç vardır.
Kendi eylem ve söylemlerinin sorumluluğunu alabilen ve bunların neticeleriyle yüzleşebilen güçlü bireyler yetiştiremezsek toplum kaosa sürüklenir.
Sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan güçlenen dini cemaatlerin karnesi ortada. Dindar ailelerin "pudra şekeri" çeken, kayrılmayla ağırlığını ve sorumluluğunu dahi taşıyamayacakları hak etmedikleri makamlara gelen çocuklarıyla doldu her yer. Kurumlardaki keyfilik ve yozlaşma toplumdaki barış, güven ve huzur ortamını tehdit eder boyutlarda.
