Welcome to Ela's Republic Şinpū Tokubetsu Kōgek

"Gazeteci toplumu bilgilendirir" Tunca Öğreten ve Murat Baykara çektikleri uyuşturucu belgeseli nedeniyle hakim karşısına çıktı. Öğreten, belgesel için "Uyuşturucunun hayatları nasıl mahvettiğine dair bir yapım" derken Baykara "Toplumsal bir sorumluluğu yerine getirdik" dedi. İki gazetecinin avukatı Tuba Torun ise “Müvekkillerim suçu işlemeye yönelik değil engellemeye yönelik bir belgesel çektiler” dedi.  “Bu belgeselde kitle analizi yapılıyor, bu suçu önleyecek devlet kurumlarına, ailelere, eğitimcilere çağrı yapılıyor. Gazeteci toplumu bilgilendirir, müvekkillerim de gazetecilik faaliyetleri çerçevesinde durumun vahameti karşısında toplumu bilgilendirdi, gerçekleri aktardı. Ve ihbarda bulundular aslında. Müvekkillerim toplumda saygın gazeteciler. Bu belgeselle de biri uluslararası olmak üzere iki önemli ödül aldılar” ifadelerine yer veren Torun, Baykara ve Öğreten’in beraatını talep etti.

AK PARTİ HÜKÜMETİ ENFLASYONUN AĞIR YÜKÜNÜ ÜCRETLİLERİN SIRTINA YÜKLERKEN, YERLİ VE YABANCI SERMAYEYE HİZMET EDEN POLİTİKALARA İMZA ATMAKTADIR  Geçtiğimiz Temmuz ayında ekonominin günah keçisi ilan edilen asgari ücrete artış yapılmazkan, bu arada oluşan ek enflasyonun neredeyse tüm yükü ücretli emekçilerin sırtına yüklenmiştir. Fiyat artışlarına bağlı olarak artan tüketim vergileri ise zengin fakir ayırt etmeksizin tüm halkın sırtına yüklenmiştir. Ülke ekonomisi bu şekillde istediği kadar düze çıkarılsın. Adaletsizlik hükümetin paçalarından akmaktadır. Temel gıda ürünlerinde bile hükümetin en ufak bir kontrolü yoktur. Dört sene evvel 40 tl'ye alınan 1 kg beyaz peynirin fiyatı bugün 350-400 tl'ye çıkmıştır. Asgari ücrete yapılan son artış kısa sürede enflasyon karşısında sabun gibi erimiştir. Serbest piyasanın insafına terk edilen milyonlarca çalışana ve emekliye maaş artışı yapmayarak enflasyon karşısında ezmektedir. Halka karın tokluğuna bir yaşam dahi sunulamaktadır. Sağlıklı ...

Toplum genelinde adı "Bebek Katili" olarak bilinen ve milyonlarca Türk ve Kürt gencinin katledilmesiyle yanyana anılan bir şahsı kimseye allayıp pullayıp sunamazsınız. Hayatın olağan akışına ters! Daha doğru, daha düzgün, saygınlık uyandıracak adımlar elbette yok değil.  Devlet, Apo'yu meclise çağıracak kadar "oyun kurucu" olmak yerine, atacağı bir adım varsa atar; Kürtlerin Türk olmadığını, hiçbir Kürt çocuğunun varlığının Türk varlığına armağan olamayacağını, hiçbir Kürdün kendi anadilini, etnik kimliğini, kendi anayurdunda otokton bir halk olarak uluslararası camiada temel haklarının olduğunu yok sayamayacağını; ısrarla bunun aksini dayatan  anlayışının ortaçağdan bile daha geride olduğunu, Kürtlerin kendi varoluşuna tehdit oluşturan her tür gerici anlayışın önüne geçileceğinin teminatını verirsiniz. Bu adımdan sonra eğer uluslararası güç odakların aparatına dönüşen PKK hâlâ silah bırakmıyorsa, sosyal medyadan bir kullanıcının dediği gibi " PKK silah bır...

Sadık Usta siyaseti bırak şarkı söyle

Türk entelijansiyası umarım Tuğba Ekinci kadar cesur olmayı öğrenir...

Ergen sağcı faşistlerin sıklıkla kullandığı bu çirkin ifadeyi, ülkenin entelektüelerinden bir felsefecinin kullanıyor olması kendileri açısından talihsiz bir durumdur. " Mayın Eşeği ", Türk entelijansiyasının Kürt hareketine bakışındaki seviyeyi dışa vuran bir ifadedir. Evet, Kürtler her şeyi doğru yapmıyor, yapamıyor. Ancak ülkedeki insan denen malzemenin en damıltılmışının dışa vuran zihin yapısı bu iken, Kürtlerden dağları delmeleri bekleniyor! Anadilleri Kürtçe olan sosyal medya hesaplarından kendisine yöneltilen Türkçe mesajlarda " Hödük ", " Zırvalıyorsun ", " Bir de felsefeci olacaksın "la başlayan eleştirilere, " Üslubunuz çok çirkin " diyerek yanıt veren felsefesi Sadık Usta'ya, Kürt hareketine " Mayın Eşeği " demekten daha ağır bir üslup var mıdır diye sormak isterim? Yüz yıldır aynı devlet çatısı altında birlikte yaşadığınız ancak varlığı, anadili yok sayılan, en ufak bir hak talebinde toplu mezarlara  gömülen, ...

Terör örgütleri aynı zamanda dünyanın aparat örgütleridir. Farklı güç odaklarının hesapları doğrultusunda saldırılar düzenleyen gruplarla çalışırlar. PKK da bu örgütlerin başında gelir.   Bugün bir devletin düzenli ordusuyla yerleşim yerlerine saldırıları ancak savaş koşullarında gördüğümüz ve tüm dünya olarak kınadığımız bir olaydır. En yakın zamanda Lübnen ve Gazze'deki sivil halkın gözden çıkarıldığı saldırılardan bunu biliyororuz. Bir benzerini sınırımızın hemen öte tarafında, Ayn el-Arab/Kobani kentinde ve diğer yerleşim birimlerinde yaşayan Kürtlere karşı yapmak devletin ilkeli ve tutarlı duruşuna halel getiren bir tavırdır. Saldırıda çocukların ve bebeklerin öldüğü haberlerini okuyoruz basına düşen haberlerden. Tusaş'taki hain saldırının karşılığı bu olamaz. Ben bir Kürt olarak, masa başında çizilen ve Kürt köylerini ortadan ikiye bölen güney sınırlarımızın hemen öte yanında yaşayan soydaşlarıma ve sivil yerleşimlere yönelik saldırıyı kınıyorum. 

Müesses nizam her zaman olduğu gibi  dönemsel çıkar ve politikalarla hareket ediyor.  Her döneme hakim bir mukaddesatçılık, Sedat Peker gibi resmi olmayan ancak devlet tarafından görevlendirilmiş isimleri, aileleri kullanmıştır.  Sizler hem ruhunuza uyduğu hem de fazlasıyla maddi fayda ve dokunulmazlık sağladığı için ısrarla eski anlayışı sürdürdünüz. Verili rollerinizi abarttınız. Anlamadığınız şuydu, mukaddesat her zaman vardı ve var olacak ancak sistemin ana aksı pragmatizm anlayışına bağlıdır. Kaldı ki derin devletin haylaz ama sadık çocuğu olarak kodlanan Sedat Peker, maddi olarak pek bir çöküntü de yaşamış değildir. Kapalı kapılar ardında pazarlıkların dönmüş olması muhtemeldir. Bu noktada belki tam doğru bir analoji olmayacak ama Sezgin Baran Korkmaz örneği geliyor aklıma. Burada bile devletin örtük, resmi olmayan güç ilişkilerinde Türk paramilitarizmi ile Kürt paramilitarizmi arasında Türkleri nasıl kayırdığının somut örneğidir bence Sedat Peker. Diasporada bir Tü...

 via alismetamorphosis.blogspot Haksızlıkların ana kaynağı nedir diye düşünürüm. Elbette sistemle ilgili temel sebepler vardır. Ancak haksızlığı yapanların elini kolaylaştıran argümanın basit bir nedene dayandığını defalarca tecrübe ettim:  "Kendi ailesi sahip çıkmıyor biz niye sahip çıkalım ". Bu argümanın karşı izdüşümünde "Kol kırılır yen içinde kalır" anlayışı vardır. Her ikisi de yanlıştır. Alevi Kürt toplumunda toplumun kurallarına uymayan, düşkün hayatlar yaşayan, suç işleyen insanlara en büyük ceza toplumdan soyutlamakla verilir. İçselleştirerek günümüze kadar taşıdığımız bu güzel ahlakımızı birileri kendi içimize dönen bir silaha çevirdi. Üstelik bunun nifak tohumları bilfiil devlet kurumlarındaki güç odakları eliyle ekildi. Para-militer yapılardan güç bulan  çocuk istismarcısı siber çetelerin  "devletin imkanlarıyla" nitelikli iftira düzenekleri kurması, sol görüşlü Alevi Kürt bir yurttaş olarak beni çok da şaşırtmaz. Sistemin beslediği kirli güç...

 Ela the sun of the Universe...

via alismetamorphosis.blog.spot [ 2020 yılında kaleme aldığım Blog yazım ] Ülkemizde çocukların dünyasında ne tür olayların cereyan ettiğini araştıracak sosyal bilimciler ve ilgili devlet kurumları var mıdır? Ergenlik psikolojisine hakim profesyonel merkezlerden yönetilen suç networkleri kendi ekonomilerini inşa etmiş ve devletin kılcal damarlarına kadar etkinliğini kurmuş durumdalar. 11-12 yaşlarında sosyal ağlarda ve bilgisayar oyunlarında ileri teknik ve psikolojik yöntemlerle çocukların iradeleri kırılıyor. Toplumdaki siyasal ve sosyal karşıtlıklar ile kin ve nefret ögelerini besleyerek "yolunu bulan" kirli bir yapılanma bir neslin altını oyuyor. Bunları yapanların dinle, imanla, siyasetle, ideolojilerle hiçbir alakaları yok.  Gözden çıkartılan ve kurban edilen "ara malzemeleri" BİZİM ÇOCUKLARIMIZ.  Ulus aşırı networklerle iç içe geçen çağın yeni suç mahallerinde çocuklarını korumakla mükellef kurum devlettir. Ailelerin bunlarla baş edebilmesinin imkanı yoktur. ...

Örgütlü bebek katilleri dosyası belli ki çok kabarık ve meselenin ucu "derin" bir takım yerlere uzanıyor... " Senin attığın adımdan, whatsapp'ından, ailenden, durumundan her şeyden haberleri var. " Savcılıkta verilen şu ifadeye karşı sorulacak ilk soru bunu kimlerin yaptığı değil buna kimlerin izin verdiğidir. Ekonomiyi yasalar üstü yol ve yöntemlerle düze çıkarma hamlelerinin faturasını da halk ödüyor. Üstelik bu fatura koskoca bir jenerasyonu gözden çıkaracak boyutlara ulaşmış durumda.  Ülkede kara para aklamanın elli tonu var. Onlyfans'çılar ve güzellik merkezleri olayın sadece medyatik boyutu. Para aklama yöntemlerinden biri de gençlerin banka hesapları üzerinden yapılan aklamalar. Bebek katili çetecinin savcılığa verdiği ifadede söylediği gibi bu çeteler;  " Bu gençlerin attığı adımdan, whatsapp'ından, ailelerinden, durumundan her şeyden haberleri var ". Ergenlikten çıkmamış gençlerin zaaflarını kullanıyorlar. " Suça ortak etme/ ödül/...

Emniyet soruşturmalarını ve yargı kararlarını manipule eden paramiliter yapılanmalar Paralel Devlet Yapılanmasından türeyen çıkar ağları sadece ülke istihbaratlarının kullanma yetkisi olan yapay zeka yazılımlarıyla yıllardır insanların kişisel bilgilerine, internetine, telefonlarına sızıyorlar. İstedikleri kişileri takibe alıyorlar. Topladıkları verilerle yasalardan ve ahlaki değerlerden azade bir piyasada iş görüyorlar. Ulusaşırı siber çetelere eklemlenen yerellerdeki ve kurumlardaki uzantılarıyla koordine çalışıyorlar. Algı manipulasyonunda sosyal ve fiziki çevreden ahlaki seviyesi düşük insanları kullanıyorlar TMSF Personeli Fatih Kemal Altaylı, aynı kurumda çalışan iş arkadaşı Hakan Sezer'in boşanma davasındaki tanıklığını eski eşine yönelik negatif algı operasyonu için kullanılıyor: TMSF personeli Hakan Sezer mahkemeye boşanmak istediği eşi Sezen Sezer'in alkolik olduğunu bildiriyor. Sezen Sezer, ağır zihinsel engelli ve aynı zamanda otizm sendromlu çocuğundan dolayı zor...

Çağın gözetim toplumu olma sürecinin son evrelerine gelmiş sayılırız. Son evre muhtemelen insan bedenine yüklenecek nanoçipler olacak.  Dijital güvenliğin anayasal bir hak olması gerekiyor. Çünkü bireyleri ve hatta devletleri aşan saldırı mekanizmaları var. Bu nedenle uluslararası konsorsiyumlarla yürütülebilecek bir dijital güvenlik zinciri oluşturulmak kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımızda duruyor. İnsan gözünün ve kulağının algılayamayacağı hassas veri akışını kameralar ve ses kayıt cihazları kolayca yakalayabiliyor. Ortam dinlemelerden ve mobese ve güvenlik kameralarından aklımızın alamayacağı kadar çok veriye ulaşılabiliyor. Peki bu dinleme ve gözetlemelerden kimler sorumlu olacak?  Mobeseler ve güvenlik kameralarının takibinde hali hazırda taşeron şirketler kullanılıyor. Öyle olmasa bile insan faktörünün olduğu her yerde devasa veri çıkışlarının olması kaçınılmaz. Farzı misal, Bulgaristan'daki biri sokak sokak, market market her yeri izleyip ihtiyacı olan verilere...

Bana kalırsa yetişkin bireyler arasındaki yaş farkı 9-10 yaşı geçmemeli. Sonrası jenerasyon farkına giriyor. Elbette bunun bir de zeka yaşı meselesi var. Onun çaresinin olduğunu düşünmüyorum. Zira biyolojik yaşta pek bir değişim olmuyor... Yaş farkının dışında başka faktörler de işin içine giriyor. Mesela biz kadınlar küçüklüğünü gördüğümüz, bildiğiniz birine yetişkin olduğunda karşı cins gözüyle bakmayız. Erkekler bu gibi durumlara yüzlerce yıldır alışkın olsa da biz kadınlar için durum farklıdır. Her şeyin istisnası elbette vardır ancak kadınlar için kaide budur. Farzı misal, bilinen bir örnek diye veriyorum; Seda Sayan, kendisi 30'lu yaşlarındayken çocuk olan şimdiki eşi eğer tanıdığı birilerinin çocuğu ve küçüklüğünü bildiği biri olsaydı mümkünatı yok onunla bir ilişki kurmazdı. Ben hemcinslerim için böyle düşünüyorum.  Ektra not - Ülkedeki beyin göçünün yanında özellikle  Kürtlerde erkek göçü  sosyolojik bir sorundur.

Eski Mısır'da ölümden sonra ebedi yaşama kavuşabilmek için ölenin kalbinin tartıldığına inanılırmış. Kalbi temizse ve Hakikat ve Adalet'i temsil eden Maat'ın tüyünden hafifse Osiris'e katılır ve ebediyen yaşarmış.

Kaldı mı böyle güzel adamlar gerçekten. Bir üst modeli kadına yamuk yapanları topuğundan vurdurmaktır. Helal olsun güzel seven konjonktürel adam.

Geçtiğimiz yüz yılda maruz kaldığımız kurumsal ayrımcılığın yeni versiyonlarıyla karşılaşmak istemiyorsak,  yapay zeka teknolojisiyle geliştirilecek olan 'robot yargıç' döneminin  önyargı otomasyonuna   dönüşmemesi için mücadele etmeliyiz. Zira Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin asli unsurları Alevi Kürtler olarak tekçi zihniyetin önyargı otomasyonu gibi davranan yargıçlarının/savcılarının hatalı ve anti-demoktatik kararlarından yeteri kadar çektik. Kurumsal ayrımcılığın sebep olduğu kötülük hali ancak ve ancak yeni kötülükleri doğurur. Bunun önüne, paramiliter suç yapılanmalarından medet  ummayan saygın bir devlet iradesi ve toplumsal bir uzlaşıyla geçilebilir.  via alismetamorphosis@gmail.com Yıllardır Yargıda, Emniyette, sosyal hayatta ve internetin troll ağlarında eş zamanlı olarak örgütlenen paralel bir yapılanmanın organize saldırılarıyla mücadele ediyorum. Haklı gerekçeyi görmezden gelerek devlete nüfuz eden cemaat/hemşerilik/siyasi güç odaklarının "işlevsel...

Diplomatik kuralları İsrail'in yaptığı gibi alçak koltuk/yüksek koltuk gibi ucuz yöntemlerle ya da diğer ülkeyi, partiyi temsil edenlein bayrağın/amlemin yer almadığı karelerle ayaklar altına almak uygun  bir devlet tavrı değildir.  Rasyonel çerçeveden bakarsak hiçbir devletin özüyle sözünün bir olmasını beklemeyiz. Zira dünya güçlünün kural koyduğu, denge siyasetinin her an değişebildiği bir dünya. Ancak sürekli olarak "Kardeşim" dediğiniz bir millete ve temsilcilerine, içerden veya dışarıdan, tutarsız olmanız kabul edilemez. Kürtler mert ve onurlu bir millettir. Kürtlerin her anlamda kendilerine tabi olmasını bir var oluş biçimi haline getiren, konjonktürel ve jepolitik gelişmeler doğrultusunda sürekli çark etme politikasına tabii olan, dolayısıyla sağı solu hiç belli olmayan devlet politikasından kime ne hayır gelir ve daha da önemlisi devletin inandırıcılığı ve saygınlığı kalır mı? Sert çekişmelere sahne olan IKBY (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi) parlamento seçimlerinin...

Suçluyu bulmak ve yargılamak yerine mağduru mercek altına almak kurumsal yozlaşmanın ve liyakatsizliğin en bariz işaretidir Kendi hatalarını kabul edip geri adım atmak ya da suçlarını itiraf etmek yerine yıllardır aynı tehlikeli oyunları oynuyorlar. Kamunun kaynaklarını kendi ahmaklıkları ve ahlaksızlıklarıyla israf etmekle kalmıyorlar, bana ve aileme yönelik yıllara uzanan organize saldırılarda, kurumlara sızan suç şebekesinin değirmenine DEVLETİN İMKANLARIYLA su taşıyoryolar. Bunu yapanlar kim: Mahkemelerin/savcılıkların kalem memurları, Adliye uzman pedagog ve psikologları, Emniyet/istihbarat personeli. Yani maaşlı devlet memurları! BÖYLE DEVLET CİDDİYETİ, BÖYLE DEVLET AHLAKI, BÖYLE LİYAKATSİZLİK ÜZERİNE İNŞA ETİLMİŞ KURUMSAL YAPI OLMAZ. via alismetamorphosis@blogspot Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün devlet ölür... Kamunun gücünü şahısların menfaatleri doğrultusunda heba etmek "hukuk devleti" olma iddiasındaki devlet ahlakına yakışmaz: Bknz- Tar...

Yıl 1999 ya da 2000. Üniversiteden arkadaşımla Beyoğlu'ndayız. Gülüyoruz, neşeliyiz, bir arkadaş grubuyla buluşup eğlenmeye gidiyoruz.  Yolda bankamatikten para çekerken yanımıza biri yaklaştı. Uzuca boylu bir adam. Donuk bir ifadeyle, hesabındaki paranın bankamatiğin verdiği en düşük banknotun yarısı olduğunu söyledi. Parayı benim hesabıma aktarıp çektikten sonra kestaneciden bozdurup verdik.  Ali Küçük o akşam bindiği vapurdan inmemiş. Montu ve kişisel eşyaları vapurda bulunmuş. Adamın en son diyalog kurduğu kişiler meğer bizmişiz. Eşi ve arkadaşları İşbankası'ndan Şişli'de kaldığım erkek arkadaşımın evinin adresini öğrenmiş. Bir akşam aşağıdan kapının zili çaldı. Banyodaydım. Bir şekilde binaya girip, asansörsüz apartmanın altı katı çıkmışlar. Israrla kapıyı çalıyorlar. Panikledim, köpüklü kafa, üzerimde bornoz, kapının ardından kim olduklarını sordum. Ali Küçük diye birini tanıyor musunuz diyorlar. Yaşadığım stresten aklıma öyle biri gelmiyor. Para aktarmış falan diyorl...

Her şeyi yaratan önce Allah sonra insan emeği Yaşamı inşa edenler iktidara gelene kadar mücadeleye devam.

Bankalar müşterileri olmayan insanların telefonlarına niçin "Sayın Müşterimiz" diye mesaj yollar anlamış değilim. Finansbank öyle yapmış. Daha önce Denizbank'ta da oldu. Eğer bankaların adının kullanıldığı bir tür oltalama ya da dava soruşturmalarında dikkat çeldirme yöntemiyse de bununla ilgilencek kurumlar olmalı. Kurumsal liyakatsizliğin resmi veya özel kurumsal yapılarda yaygın bir hal alması tüm toplum için tehlikeli bir durumdur.

 

Mesele Alevi ve Kürt bir kadın vatandaş olduğunda sağ ve sol paramilitarizm arasında kendiliğinden muazzam bir ittifak gerçekleşiyor. via alismetamorphosis.blogspot Devletin kilit kurumlarında ve sosyal medya  troll ağlarında  koordine olan kazan/kazan formülünün işletildiği  organize suç yapılanmalarına karşı bireysel çabayla mücadele etmek neredeyse imkansız. Yargıda ve Emniyette örgütlenen organize çeteler dava kararlarını manipule edecek güçteler.  Mahkemenin resmi kayıtlarına geçen  kayıt dışı çok yüksek gelirimin olduğu, farklı bankalarda hesaplarımın olduğu, çok yüksek harcamalarımın olduğu iftirasına  hiçbir işlem yapmayan yargı süreçleri bunun en somut örneğidir. Yalanları ve iftiraları ortaya çıkmadığı sürece her tür ahlaksızlığı yaşam biçimi haline getiren insan modelleri: TMSF çatısı altında sadakatsizlik üzerine kurdukları ilişki uğruna kurdukları tezgahlarla sayısız insanı harcayan avukat Nagihan Gür Altaylı ve Fatih Kemal Altaylı. TMSF Yozgat...

Devletin istihbarat birimlerinden edindikleri imkanları bu ülkenin vatandaşları olan bizler aleyhindeki düzeneklerde kullanan hukuk dışı yapılanmalara müsaade edilmemeli. Birileri durmaksızın olmayan şeyleri, sürekli yenileri eklenen yalan ve iftiraları dillendirmekte ısrar ettikçe bizler de gerçeklerde ısrar edeceğiz.  En ufak bir kişisel veriyi atlamaksızın tezgahlarını kuruyorlar. Bizlerin onur ve haysiyetini,  ahlak ve hukuk dışı paralel ekonomilerinin sermayesi haline getirmek istiyorlar.  Malum cemaat türü güç odaklarının "Katalogdan Eşleştirdiği" Barış ve Savaş Bayram çifti... 2016 Mart'ında Zana /Ağrı nüfusuna kayıtlı Savaş Bayram ile eşleştirilen Dersimli interseks Barış. Tıpkı 2016 Ağustos'unda Fatih Kemal Altaylı ile TMSF'nin Yozgat kontenjanından interseks avukat Nagihan Gür 'ün eşleştirildiği gibi. Manidar tesadüfler. Avukat Nagihan Gür Altaylı sahte kimlikle 18 yaşına kadar geldiğinde Yalova adliyesinde yaşını 4 yaş küçülterek yeni kimlik çıkarm...