Toplumların sinir uçlarıyla oynayan provokasyonlar kime ve neye hizmet ediyor?

İnanç ve ifade özgürlüğünü geniş tutan batı toplumu, duygularıyla hareket eden doğu toplumlarını kolayca provoke edebilir.

Son yıllarda Avrupa'da popüler hale gelen Kuran yakma gösterilerinden birine bir şahsın bıçaklı saldırıyla karşılık vermesi Müslümanların kahir ekseriyetinin alkışlayarak karşıladığı bir olay oldu. Bu kişinin mültecisi olduğu bir coğrafyada hukukun izin verdiği bir eyleme fiziki müdalalede bulunması ve ölüme yol açması ağır bir suç. Batıda belki de Müslümanlardan daha çok Hristiyanları ve Hristiyan inancını yerin dibine sokan eylem ve söylemlerin olduğu bile söylenebilir. Ancak bu durum Hristiyan dünyasında bir yankı bulmaz. Ancak kutsalları insan yaşamından daha önemli olan Müslüman toplumu için durum farklıdır. Oysa ki gerçekleşen bıçaklı saldırı Müslüman olmayan toplumlarda kınanan ve hatta aşağılık bulunan bir saldırı olarak değerlendirilmektedir.

Benim bu tür davalardaki genel görüşüm şudur: Ergenlik dönemini aşamamış, kolayca gaza gelen, anlık sevinçleri toplum geneline orta ve uzun vadeli getiri ve götürülerini hesaba katmadan dürtüsel yaşayan bir anlayış, kendi halkına zulümden başka şey getirmez. 

Özünde bir toprak davası olan Filistin davasını Siyasal İslâmla sentezleyen Hamas ve İslami Cihad'ın 7 Ekim 2023  tarihinde sivillere yönelik gerçekleştirdiği saldırının ardından bayram yapanlar, bu saldırının en ağır faturasını gün yüzü görmemiş binlerce bebeğin ve çocuğun ödediğini unutmasınlar. İsrail'in, elindeki savaş gücüyle insan kasabından farksız bir pozisyonda olduğu herkesin malumu. Hamas ve İslami Cihad fanatiklerinin de ellerine fırsat geçtiğinde - bugün hâlâ övündükleri - o iğrenç saldırılardan geri kalmayacakları ortada. 

ORTADOĞU HÂLÂ ORTAÇAĞINI YAŞARKEN; AVRUPA'DA AYDINLAMAYLA*** BİRLİKTE FANATİK DİN DEVLETLERİNİN YERİNİ SİYASİ PARTİLER ALDI. 

"Katolik Kilisesi uzun yıllar iktidar alanında hem dünyevi hem de uhrevi olarak tek meşruluk kaynağı olarak görülmüştür. Ancak Aydınlanma, modernite, sekülerleşme ve Fransız Devrimi, Kilisenin bu gücünü sınırlamıştır. Kilise bu gelişmeleri bir dönem yok saymış ve en sonunda fiili durumu kabullenerek politik alanda yeniden güç devşirme arayışına girmiştir. Siyasal Katolisizm Kilisenin bu arayışının bir ürünüdür. Demokrasiyle kısmen barışan Katolik hareket 1870’lerden itibaren tüm Avrupa’da siyasi partiler kurmaya başlamış, bunun neticesinde bugünkü Hristiyan Demokrat siyasetin temelleri atılmıştır" [Kaynak]

İSLAM DÜNYASI SİYASAL, DÜŞÜNSEL VE TEKNİK AÇIDAN HALEN KENDİ ORTA ÇAĞINI YAŞIYOR. YAHUDİ İSRAİL DEVLETİ GİBİ DIŞ FAKTÖRLER DE BU ORTAÇAĞI DESTEKLEYEN PRATİKLERLE SÜRECİ UZATIYOR. 

(***) Toplumun ve bireylerin olayları algılama ve yorumlama biçiminde - tarihsel süreçler göz önüne alındığında - ileriye doğru ani bir sıçrama olarak tanımlanabilen 'Avrupa Aydınlanması' bir birikimin ürünüydü ve bu ürün topluma maledildi. Aydınlanmanın en önemli fikirleri akılcılık, dogmaların reddi, hümanizm, tolerans, bireycilik, insan hakları ve fikir hürriyeti gibi siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel alanlara hitap eden fikirlerdi. Siyasi anlamda vücut bulduğu yer Avrupa Birliği'dir. Bunlar doğu toplumlarının tecrübe etmediği toplumsal ve siyasal süreçlerdir.

Kant, aydınlanma düşüncesinin kurucu ilkesi olan akıl konusunda şöyle der:

Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır Sapere Aude! Aklını kendin kullanmak cesaretini göster! Sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır.

Immanuel Kant




Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları

Hz Musa'yı Isıran Köpek