Doğruyu olmak için değil, bulmak ve bizlere karşı silah olarak kullanmak için arıyorlar...
Ancak her buldukları "doğru", doğru olmayabiliyor. İşte o zaman işler sarpa sarıyor.
Boyu ne uzayan ne kısalan Türk solunun, ilericilik iddiasındaki kimi çevrelerin örtük faşizmi, Anadolunun kavruk bozkır faşizmi gibi görünür değildir. Resmi tedrisatın bu "en iyilieri"yle sınavımız bitmediğinden, bizlere karşı gizli silah olarak kullandıkları kaba kalabalığın linçinden ve çağa uyarlanmış troll saldırılarından da kurtulamıyoruz.
Hiç kimsenin devletteki hakim etnik kimlik ve mezhebin nimetlerinden vazgeçmesini beklemiyorum. Ancak koca koca adamların benim halkımın haklarını gasp etmekten hicap duymuyor olmasını da mertçe bir tavır olarak görmüyorum. Kurumsallaşarak müesses nizam haline gelmiş bu riyakarlıkla baş edebileceğimiz mekanizmalardan yoksun olduğumuzun da gayet farkındayım. Böyle kendi kendime yazıp konuşmakla yetiniyorum.
Resmi riyakarlığın muhafız alayının rahatı bozulduğu anda beşikteki bebemizden, ergenlik çağındaki gençlerimize, seksenine merdiven dayamış büyüklerimize kadar bizlere nasıl ve hangi araçlarla musallat olduklarını maruz kaldığımız saldırılar vesilesiyle tecrübe ediyoruz. Sistematik hak gaspını çağa uyarlanmış sofistike araçlarla, fişlemelerle, aynı masalardan kumanda edilen sağ ve sol paramilitarizmin saldırılarıyla sürdürüyorlar. Devletin nimetlerinden ayrıcalıklı konumlarıyla fazladan nemalanmayı, diğer bir ifadeyle riyakarlığı ve buna eşlik eden arsızlığı pratiğe dökmekte hiç zorlanmmadıkları ortada.
Konu: Türkiye'de Alevi Kürt olmak, sistemin cehennem kaçkını paramiliter güçleri ve toplumsal kabul meselesi. Makbul ve makbul olmayan vatandaş tasnifiyle yürüyen köhnemiş anti-cumhuriyetçi devlet aklı, bin yıllık fişleme geleneğinin çağa uyarlanmış tezahürleri...
[İllüstrasyon: Sürreal Beyin Tablosu]