Gazeteciliğin hakkını verenler ve diğerleri

"Gezi zamanı dolaşan, kimin söylediğini hatırlamadığım, bir söz vardı, mealen ‘şimdi bizi göstermeyen medya kim bilir 90’larda neleri gizledi’ diye. Doğru bir tespitti. Şimdilerde nostaljiyle anılan 90’lar esasen ‘faili meçhul’ cinayetlerin, köy boşaltmaların en ağır şekliyle hüküm sürdüğü ancak bunu medyanın göstermediği, onun yerine birbiri ardına yayıncılığa başlayan özel televizyonların sabahtan akşama vur patlasın çal oynasın programlarla toplumu uyuttuğu bir dönemdi. Gerçekte nelerin yaşandığına ancak Kürt kentlerinde yaşayanlar tanıktı ancak orada yapılan haberler İstanbul’da, Ankara’da haber merkezlerinde takla attırılır, sıfatlara boğulur, gazeteciler yalancı çıkarılır, canları pahasına nasıl haber yaptıkları umursanmazdı." [Yazının devamı için bknz - Evrensel'den Ceren Sözeri]

Ömrünü mesleğine adamış namuslu gazeteciler olmasaydı, insanlık onurunu ayaklar altına alan kurumsal saldırıları - hukuken olmasa da - toplum nezdinde mahkum etmek mümkün olmayacaktı. 

İşkence bir devlet politikasıydı

 [Diyarbakır 5 No'lu cezaevinde işkenceden geçirilen mahkumların aktarımlarından]

"Bizlere işkence yapanlar yar­gılanmalıdır. Ancak unutmamak ge­rekir ki işkence bir devlet politikasıy­dı. Devletin resmi politikası olduğun­dan dolayı sadece fiziki anlamda iş­kence yapanlar değil, aynı zamanda bu uygulamayı resmi devlet politikası olarak gören, kabul eden, uygulatan­lar da hesap vermeli ve yargılanmalı­dır."


[Ocak 1989 / Sol başta Cizre'nin Yeşilyurt Köyü Muhtarı Abdurrahman Müştak,
Soldan ikinci, dönemin Cumhuriyet Güney İlleri Bürosu Temsilcisi Celal Başlangıç,
sağ başta SHP'li vekiller Fuat Atalay ve Cüneyt Canver. Köyün muhtarı asker taburlarıyla köyle giren apoletlilerin köylülere uyguladığı insanlık dışı işkenceleri aktarıyor / Fotoğraf: Cengiz Mumay ]



Bu blogdaki popüler yayınlar

Akran ve siber zorbalıklarıyla çocukları kullanarak evlerin içine sızıyorlar

Film yapımcısı gibi çalışan kurgu ekipleri ve troll ağları

Hz Musa'yı Isıran Köpek