Ne yaman çelişkidir ki Cumhuriyetin ilanından bu yana iktidara gelen en dindar ve muhafazakar hükümet, batının teknolojisini alırken birçok konuda fütursuz davrandı.
Ne bekliyordunuz ki... Cehenneme giden yol iyi niyet görüntülü taşlarla döşeli değil midir?... Ülkede henüz bir siber güvenlik programı olmadan on altı yıl evvel e-devlete geçenler, vatandaşın kişisel bilgilerini PARALEL DEVLET YAPILANMASI eliyle uluslarası suç yapılanmalarına açık hale getirdiler. Daha da vahimi çocuklara yönelik tehdit ve tehlikeleri görmezden gelerek tablet ihalelerinden kazanacakları parayı düşündüler, Türk Telekom'u "iyi fiyata" dünya tekellerine satarken, milyonlarca vatandaşın telefon hattını yabancı istihbarat servislerinin sızma ve müdahalelerine açık hale getirdiler.
Rusya'da internet kullanım yaşının on dört olması gerektiği tartışılırken, Türkiye'de ilkokul çocuklarının eline, bir ucu mayın tarlasından farksız internete bağlanan tabletleri verdiler. Soyut işlemler evresine geçmemiş çocukları, gerekli önlemleri almadan internetle baş başa bıraktılar. Sanal Hipnoz ağına çekilerek zihinleri iğdiş edilen çocuklar ve gençler- Bknz
Kontrolsüz internet ortamında çocuklara servis edilen yeni normlarla büyüyen bir nesil var
Kapitalist sistemin kumandasındaki internette sadece giyim kuşam, yeme içme tercihlerine değil, insanların cinsel eğilimlerine de yön veren mekanizmalar etkin hale geldi. İnternet ortamında çocuklara gay, lezbiyen, grup pornoları seyrettiren yapay zeka algoritmaları var. Son yıllarda cinselliğin de tıpkı tekstil sektörü gibi çeşitlendirilerek pazara sunulmasının yolları açıldı. Kendi alt kültürlerini oluşturan niş gruplar, sistem tarafından parlatılan influencer'lar aracılığıyla farklı ürünlerin pazarlandığı yeni tüketim grupları haline dönüştüler. Bu gruplar, kapitalist tüketim toplumunun yeniden inşa edildiği; ürün satışı ya da örtük reklamların ötesinde yeni yaşam biçimlerinin üretildiği alanlar oldu. Madalyonun diğer yüzünde komplo teorilerine kayan konular da var elbette; dünya nüfusunu azaltmak için doğurganlığın olmadığı cinsel ilişkilerin öne çıkarılması gibi...
Ana konumuza dönersek:
Pedagoji Derneği Kurucu Üyesi Psikolog Banu Yaşar günümüzde anne ve babaların, henüz içeriğine çok vakıf olmadıkları tehlikelerle karşı karşıya olduklarını söylüyor. Yaşar konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer veriyor:
"Çevrim içi oynanan bazı oyunlarda maruz kalınan negatif uyaran ve yönergeler zihin tarafından sorgulanmadan kabul ediliyor. Yetişkinlerde bile bu böyleyken, doğruyu yanlıştan ayırma yetisi henüz tam anlamıyla gelişmemiş olan çocuklarda bu etki daha fazladır. Adeta hipnotik bir sürece giren çocuk ve gençler oyunun yönlendirmelerine daha açık hale gelmektedir. Bir köle-efendi diyaloğuna dönen bu süreçte çocuk oyunda iyi bir puan almak, aşamaları başarıyla geçmek için yavaş yavaş artırılan ve zorlaştırılan komutlara uymak konusunda daha itaatkar olmaktadır. Mavi Balina oyununun kötü sonuçları konuşulurken yine çocuk ve gençler için oldukça tehlikeli '48 Hour Challenge' oyunu gündeme geldi. Bu oyunda çocuktan 48 saat boyunca ortadan kaybolması isteniyor. Kaybolduktan sonra onu sosyal medya aracılığıyla arayan ailesi ve arkadaşlarının paylaşımlarına göre puan veriliyor. Kaybolduktan sonra sosyal medyada adından ne kadar çok bahsediliyorsa ve ne kadar çok beğeni alıyorsa o kadar çok puan kazanılıyor. Oyun, sanal dünyanın kendi ödül sistemi olan beğeni, sansasyon ve çok sayıda görülme üzerinden kazanma hedefleri koyuyor... Sürekli seyredilen yani meşgul olunan içerik, zamanla gerçeklik olarak algılanmaya başlar. Bu sebeple özellikle çocuk ve gençlerin daha olumlu duyguları harekete geçirebilecek içerikleri görmeye ve duymaya ihtiyaçları var."